🕹️ Bu Da Geçer Ya Hu Tiyatro

14 Ağustos 2016 tarihinde yayınlandı. “Bu da geçer ya Hu” tabirinin kökeni meğer Bizans imiş. Rumca “K’afto te perasi” bu da geçer manasına geliyormuş. Bizimkiler tekkede kullanmaya başlayınca sonuna “ya Allah” manasına gelen “ya Hu” ekleyivermişler. Bugünlerde toplum olarak depresyona girip çıkıyoruz. 28. ”BU DA GEÇER YA HU..!”. HİÇBİR ŞEY OLDUĞU GİBİ KALMAZ. 17 Şubat 2019 — anette8. Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz. Dervişin biri, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra bir köye ulaşır. Karşısına çıkanlara, kendisine yardım edecek, yemek ve yatak verecek biri olup olmadığını sorar. Köylüler, kendilerinin de fakir Geçermi? Geçer. Allah Kerim. Geçer. Şöyle der hurûfât: "Ey insan!.. Senin gönlün bir misafirhâneye benzer. Sana gelen gamlar da, sevinçler P8uv. OYUNLAR Videolar Oynadığı Sahneler Etkinlikler Henüz etkinlik eklenmemiş. Bugün Bu Hafta Bu Ay Gelecek Ay İlişkili İçerikler  Dramaturgi Arama Oyun adı, Orijinal adı, Yazar adı, Çevirmen adı bölümlerinde arama yapabilirsiniz  Sahneleyen Tiyatro Adana Devlet Tiyatrosu Oyun Durumu Gösterim dışı oyun İlk Oynama Tarihi Süre 2 perde 2 saat 5 dakika Gösterim Sayısı 24 Sosyal Medya Kadro YAZAN UĞUR SAATÇİ YÖNETEN BARIŞ ERDENK DEKOR TASARIMI EMRE SATI KOSTÜM TASARIMI FUNDA KARASAÇ IŞIK TASARIMI ÖZER KUŞKAYA MÜZİK EMİN SERDAR KURUTÇU YARDIMCI YÖNETMEN MAZLUM TAŞKIRAN DANS SİBEL ERDENK Oyuncular DORUK NALBANTOĞLU MAZLUM TAŞKIRAN N. EFE ÜNSAL DEMİRAĞ YELİZ TEKMAN HÜLYA YILDIZ MUHAMMET BURAK EROL OZAN SARGIN DİLEK DOKUMACI ÖMER BERTAN NAZLI KÖYMEN RECEP KEKİL GÜRCAN ALĞAN VAHİT YÖNEY BERNA TÜLAY UĞURLAR REFİK KORAL KISAKÜREK MUSTAFA HARDALDALI UMUT VERDİ BOĞAÇ ZEYREK YILDIZ İlişkili Kişiler Konu İşgal yıllarının İstanbul'unda hiç ummadığı bir şekilde işgal orduları kumandanı Amiral Colthart'ın emir subayı olmak zorunda kalan Yüzbaşı Süha... Çıkardıkları mizah dergisinde Amiral' in kafasını balkabağı olarak çizdikleri için gazeteleri kapatılan Süha'nın kardeşi Kemal ve onun arkadaşı Falih... Süha Milli Mücadele'nin, Kemal ve Falih de gazetelerinin derdindeyken Amiral'in yeğeninin aniden İstanbul'a gelişi... Birbiriyle kesişen planlar ve karışan durumlar... Anadolu savaş acısıyla yanarken, İstanbul'da işgalcilerle mücadele eden bir avuç insan... "Bu da Geçer ya Hu" işgal acısı çeken İstanbul'un, her ne pahasına olursa olsun mücadele eden insanlarını anlatıyor… Savaşın tozu dumanı, işgalin hüznü içinde gülümseten bir kesit sunuyor…. TİYATRONLİNE Trabzon Devlet Tiyatrosu, 2012-2013 sezonunun ikinci oyunu olarak Uğur Saatçi 1986’nin yazdığı Barış Erdenk 1970’in yönettiği “Bu da Geçer Ya Hu”yu sahneye taşıdı. Genç Yazar Uğur Saatçi Gene Trabzon’da Bu Da Geçer Ya Hu Trabzon Devlet Tiyatrosu, 2012-2013 sezonunun ikinci oyunu olarak Uğur Saatçi 1986’nin yazdığı Barış Erdenk 1970’in yönettiği “Bu da Geçer Ya Hu”yu sahneye taşıdı. Gencecik yazar Uğur Saatçi bu kere, “savaşmak istemeyen insanların trajik yazgısı” olarak tanımladığı savaş gerçeğini anlatmayı yeğlemiş, olaylar örgüsünü Osmanlı Devleti ve İtilaf Devletleri arasındaki Mondros Ateşkes Antlaşması ile I. Dünya Savaşı’nın bu ülkeler arasında sona erdiğinin ilan edilmesini izleyen 1918-1923 dönemindeki İstanbul’un işgali yıllarına sirayet ettirmiş. Savaş gerçeğine, kurmaca tekniğiyle değinmiş, değinirken gülümsetmeyi yeğlemiş. Milli mücadeleye “karınca kaderince, yol yapar ince ince” misali kendilerince destek verenlerin öykülerinden bir demet örneklemeyi konu edinmiş. Trabzon Devlet Tiyatrosu, Mitos-Boyut Yayınları’nın 3. Oyun Yazma Yarışması’nda Mitos Boyut Tiyatro Yayınları/2008 başarı ödülü sahibi de olan genç oyun yazarı Uğur Saatçi’nin öykü dilindeki akıcılığı ve yalınlığı keşfetmiş, “İstibdat Kumpanyası” başlıklı oyununu 2009-2010 sezonunda seyircisiyle tanıştırmış bir kurum. “Bu Da Geçer Yahu”sunu da gene genç yönetmen Barış Erdenk 1970 yönetiminde, yazarın ana fikrine sadık kalınarak, ama kimi oyun yazma tekniklerindeki fazlalıklar/eksiklikler çözümlenerek sahnelenmekte. GÖSTERMECİ/EPİK YÖNTEM Barış Erdenk, aynen “İstibdat Kumpanyası”nda olduğunca tiyatronun sahne yapısını, oyunculuğu, rejiyi, kısacası tiyatronun her öğesini kullanarak ve yazarın metninin üstüne dramatik mantığı bulunan kendine özgü bir teknik monte ederek “Bu Da Geçer Yahu”yu da başarıyla sahneye taşımış. Uğur Saatçi’nin benzetmeci/dramatik yöntem ve göstermeci/epik yöntem saptamalarını fevkalade geliştirerek değerlendirmiş. Sonuç olarak ilk tablodan son tabloya seyirciyi avucunun içine alan, enerjik, mükemmel performanslı bir oyun çıkarmış. Aytuğ Dereli ise müzikli bir oyun için hayli işlevsel bir dekor tasarlamış. Nihat Bahar’ın ışık tasarımı “dekorun iyilik perisi” niteliğini almış, sahneye ruh, dekora atmosfer aşılamış. “OH… OH…” Aylin Dinler oyun için şıkır şıkır, rengârenk, göz alıcı kostümler hazırlamış. Dinler, Gazeteci Kız’a hangi amaçla fes giydirmiş, anlayamadım, ama Emin Serdar Kurutçu, müziğin kendi dinamiğini içeren, aktarmak istediklerine bir de söylem katan, kültürel birikimimizin kodlarını kullanıp, zihnimizde var olan motifleri eşeleyen müzikler kurgulamış. Gelgelelim sikstet müzik grubu olamazcasına “forte”. Koreograf Sibel Erdenk de, kompozisyon ve koreografiyi oluşturan faktörleri fevkalade eşelemiş, koreografisini kodlarken, dikkat edilecek içgüdüsel hareketleri çok iyi ifade etmiş. Oyuncuları, bir müzikli oyunun koreografisinin önemine inandırmış. Müziği önemsemiş, ancak yapmak istediğine yardımcı olarak kabullenmiş müziği, öne çıkartmamış. Sözü, hareketler aracılığıyla dile getirmeyi pek güzel başarmış. Ammaaa… “İstanbul işgal altında” diye şarkı çığırılırken gerdan kırıp bel kıvırmaların nedenini anlatamamış ya da benim kafam almamış! Bu bölüm bence olmamış. OYUNCULUKLAR-OYNANIŞ Sıra oynanışa geldiğinde tüm kadronun istekli ve başarılı olduğunu rahatlıkla söylemeli; Serap Kocaboy’un, Mehmet Fukul’un, Gürkan Özcelep’in, Sinem Bilgin’in Nihat Bıyık’ın, Mirkan Kasacı’nın tiyatro sevdalarından kaynaklanan heyecanlarını oturduğum yerden de olsa paylaştığımı sözlerime eklemeliyim. Gazeteci Kız’da Selin Usta, mükemmel ritim duygusunu ortaya koyuyor, Ziya’da Yavuz Topçuoğlu oyuncunun en yoğun anlatım aracının hareket olduğunu biliyor, biliyor bilmesine de, nedense bazı yerlerde ağır kalıyor. Erşan Utku Ölmez, Kemal’de vücut yapısının, canlandırdığı karakterin bir parçası olduğunun ayırtında. Banu Manioğlu sevimli bir “Kadriye” çizmekte, oyuncunun büründüğü karakteri ancak kendi, biricik duygularıyla denetleyebileceğini ya da yaşayabileceğini pek güzel vurguluyor, doğrusu benden de kocaman bir “helal olsun” alıyor. FATİH DOKGÖZ’ÜN FALİH’İ Süha’da Fatih Topçuoğlu, oyuncunun sahne üzerindeki hareketlerini belirleyici temel kuralları bilerek ve bu kuralları doğru biçimde uygulayarak dikkat çekerken; Amiral Colthart’ta Birkan Görgün konuşma ve tepkiyi aynı anda mükemmel dengeliyor, oyunculuğun özellikle komedide ön plana çıkması için, etkileyici olmanın bireysellikle gerçekleşemeyeceğinin somut örneğini veriyor. Perde kapandığındaysa, yaratıcı iradenin arzuları sahne üzerinde nasıl uyandırılır; arzulamak, yaratmak, oynamak neye denir tanık olmak isteyen tiyatroseverlerde Falih karakterine bürünmüş M. Fatih Dokgöz’ü yeniden izlemek isteği doğuyor. Ünlü ekonomist Selçuk Geçer'den dolar kuru için yeni analizler gelmeye devam ediyor. Para politikalarını eleştiren Geçer, dolar kuru için yine yüksek tahminlerde bulundu. Dolar için ağustos sonu beklentisini açıklayan Geçer, "Ağustos sonu eylül başı itibari ile benim öngörüm 20 liranın üstünde bir dolar kuru tutabilirler” ifadelerini kullandı. "30 LİRANIN KIYISINA GELEBİLİR" Kış aylarının sert geçeceğini vurgulayan Geçer, “Kur hareketleri açısından bakıldığında da sertleşmeye başlar. Ben sadece enflasyonun etkisinin kura uygulanmasıyla, dolar kurunun 30 liranın kıyısına gelebileceğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı. "BİR ANDA DOLAR KURUNU 60-70 LİRA OLARAK GÖREBİLİRİZ" Geçer, ilerleyen süreçte uygulanan para politikalarının değişmediği takdirde doların yukarı fırlayacağını açıkladı. Eğer bu politikalarında ısrar ederlerse, direnirlerse kırılmanın yaşanacağını belirten Geçer, "Bu durum bizi 5 Nisan 1994’e götürür, dört beş katına kadar artışlar görürüz. Bir anda 17 olarak gördüğümüz dolar kurunu 60-70 lira olarak görürüz. Umarım öyle bir şey olmaz ancak bu işin sadece para politikaları ile yönetilmeyeceğini hâlâ anlamış değiller. Sadece algı ve sözle yönetilemezsin" diye konuştu. "BU BÖYLE KALAMAZ, DEVAM EDEMEZ" Enflasyon rakamlarıyla ilgili değerlendirme yaparken bunun kura yansımasının 30-35 lira bandını bulacağını belirten Geçer, %80'e varan enflasyon için bunun sürpriz olmadığını da ekleyerek sözlerini, "Zaten biz şu anda 30-35 lira aralığında dolar kuruna sahibiz ama Türkiye'de en ucuz şey dolar. Bu böyle kalamaz, devam edemez" şeklinde tamamladı. Dolar küresel anlamda yükselişini sürdürürken, TL'nin kırılgan yapısı dolar karşısındaki değer kaybını hızlandırdı. Dolar/TL, faiz ile döviz politikası başta olmak üzere ekonomi tercihlerine yönelik endişeler, yüksek enflasyon ve küresel resesyon korkusuyla 18 seviyesini de geride bıraktı. Daha önceleri de doların 30 TL'yi geride bırakacağına yönelik paylaşımlarıyla gündeme gelen ekonomist Selçuk Geçer bu kez de ağustos ayı ve yıl sonu için korkutan tahminlerde bulundu. "KIŞ DAHA SERT GEÇECEK" Dolar için Ağustos sonu beklentisini açıklayan Geçer, "Ağustos sonu eylül başı itibari ile benim öngörüm 20 liranın üstünde bir dolar kuru tutabilirler” ifadelerini kullandı. İktidarın uyguladığı para politikalarını eleştiren Geçer, kış aylarının daha sert geçeceğini belirterek şu ifadelere yer verdi "Kur hareketleri açısından bakıldığında da sertleşme başlar. Ben sadece enflasyonun etkisinin kura uygulanmasıyla, dolar kurunun 30 liranın kıyısına gelebileceğini düşünüyorum." "BİR ANDA DOLAR KURUNU 60-70 LİRA OLARAK GÖREBİLİRİZ" Geçer sürekli olarak yukarı yönlü hareketin gözlemlendiği Dolar/TL paritesi için uygulanan para politikları değişmezse dolarda 60-70 liranın görülmesinin mümkün olduğunu ifade etti. Eğer bu politikalarında ısrar ederlerse, kırılmanın yaşanacağını belirten Geçer, "Bu durum bizi 5 Nisan 1994’e götürür, dört beş katına kadar artışlar görürüz. Bir anda 17 olarak gördüğümüz dolar kurunu 60-70 lira olarak görürüz. Umarım öyle bir şey olmaz ancak bu işin sadece para politikaları ile yönetilmeyeceğini hala anlamış değiller. Sadece algı ve sözle yönetilemezsin" ifadelerine yer verdi. Genç Yazar Uğur Saatçi Gene Trabzon'da Bu Da Geçer Ya Hu Üstün Akmen Trabzon Devlet Tiyatrosu, 2012-2013 sezonunun ikinci oyunu olarak Uğur Saatçi 1986’nin yazdığı Barış Erdenk 1970’in yönettiği “Bu da Geçer Ya Hu”yu sahneye taşıdı. Gencecik yazar Uğur Saatçi bu kere, “savaşmak istemeyen insanların trajik yazgısı” olarak tanımladığı savaş gerçeğini anlatmayı yeğlemiş, olaylar örgüsünü Osmanlı Devleti ve İtilaf Devletleri arasındaki Mondros Ateşkes Antlaşması ile I. Dünya Savaşı’nın bu ülkeler arasında sona erdiğinin ilan edilmesini izleyen 1918-1923 dönemindeki İstanbul’un işgali yıllarına sirayet ettirmiş. Savaş gerçeğine, kurmaca tekniğiyle değinmiş, değinirken gülümsetmeyi yeğlemiş. Milli mücadeleye “karınca kaderince, yol yapar ince ince” misali kendilerince destek verenlerin öykülerinden bir demet örneklemeyi konu edinmiş. Trabzon Devlet Tiyatrosu, Mitos-Boyut Yayınları’nın 3. Oyun Yazma Yarışması’nda Mitos Boyut Tiyatro Yayınları/2008 başarı ödülü sahibi de olan genç oyun yazarı Uğur Saatçi’nin öykü dilindeki akıcılığı ve yalınlığı keşfetmiş, “İstibdat Kumpanyası” başlıklı oyununu 2009-2010 sezonunda seyircisiyle tanıştırmış bir kurum. “Bu Da Geçer Yahu”sunu da gene genç yönetmen Barış Erdenk 1970 yönetiminde, yazarın ana fikrine sadık kalınarak, ama kimi oyun yazma tekniklerindeki fazlalıklar/eksiklikler çözümlenerek sahnelenmekte. GÖSTERMECİ/EPİK YÖNTEM Barış Erdenk, aynen “İstibdat Kumpanyası”nda olduğunca tiyatronun sahne yapısını, oyunculuğu, rejiyi, kısacası tiyatronun her öğesini kullanarak ve yazarın metninin üstüne dramatik mantığı bulunan kendine özgü bir teknik monte ederek “Bu Da Geçer Yahu”yu da başarıyla sahneye taşımış. Uğur Saatçi’nin benzetmeci/dramatik yöntem ve göstermeci/epik yöntem saptamalarını fevkalade geliştirerek değerlendirmiş. Sonuç olarak ilk tablodan son tabloya seyirciyi avucunun içine alan, enerjik, mükemmel performanslı bir oyun çıkarmış. Aytuğ Dereli ise müzikli bir oyun için hayli işlevsel bir dekor tasarlamış. Nihat Bahar’ın ışık tasarımı “dekorun iyilik perisi” niteliğini almış, sahneye ruh, dekora atmosfer aşılamış. “OH… OH…” Aylin Dinler oyun için şıkır şıkır, rengârenk, göz alıcı kostümler hazırlamış. Dinler, Gazeteci Kız’a hangi amaçla fes giydirmiş, anlayamadım, ama Emin Serdar Kurutçu, müziğin kendi dinamiğini içeren, aktarmak istediklerine bir de söylem katan, kültürel birikimimizin kodlarını kullanıp, zihnimizde var olan motifleri eşeleyen müzikler kurgulamış. Gelgelelim sikstet müzik grubu olamazcasına “forte”. Koreograf Sibel Erdenk de, kompozisyon ve koreografiyi oluşturan faktörleri fevkalade eşelemiş, koreografisini kodlarken, dikkat edilecek içgüdüsel hareketleri çok iyi ifade etmiş. Oyuncuları, bir müzikli oyunun koreografisinin önemine inandırmış. Müziği önemsemiş, ancak yapmak istediğine yardımcı olarak kabullenmiş müziği, öne çıkartmamış. Sözü, hareketler aracılığıyla dile getirmeyi pek güzel başarmış. Ammaaa… “İstanbul işgal altında” diye şarkı çığırılırken gerdan kırıp bel kıvırmaların nedenini anlatamamış ya da benim kafam almamış! Bu bölüm bence olmamış. OYUNCULUKLAR-OYNANIŞ Sıra oynanışa geldiğinde tüm kadronun istekli ve başarılı olduğunu rahatlıkla söylemeli; Serap Kocaboy’un, Mehmet Fukul’un, Gürkan Özcelep’in, Sinem Bilgin’in Nihat Bıyık’ın, Mirkan Kasacı’nın tiyatro sevdalarından kaynaklanan heyecanlarını oturduğum yerden de olsa paylaştığımı sözlerime eklemeliyim. Gazeteci Kız’da Selin Usta, mükemmel ritim duygusunu ortaya koyuyor, Ziya’da Yavuz Topçuoğlu oyuncunun en yoğun anlatım aracının hareket olduğunu biliyor, biliyor bilmesine de, nedense bazı yerlerde ağır kalıyor. Erşan Utku Ölmez, Kemal’de vücut yapısının, canlandırdığı karakterin bir parçası olduğunun ayırtında. Banu Manioğlu sevimli bir “Kadriye” çizmekte, oyuncunun büründüğü karakteri ancak kendi, biricik duygularıyla denetleyebileceğini ya da yaşayabileceğini pek güzel vurguluyor, doğrusu benden de kocaman bir “helal olsun” alıyor. FATİH DOKGÖZ’ÜN FALİH’İ Süha’da Fatih Topçuoğlu, oyuncunun sahne üzerindeki hareketlerini belirleyici temel kuralları bilerek ve bu kuralları doğru biçimde uygulayarak dikkat çekerken; Amiral Colthart’ta Birkan Görgün konuşma ve tepkiyi aynı anda mükemmel dengeliyor, oyunculuğun özellikle komedide ön plana çıkması için, etkileyici olmanın bireysellikle gerçekleşemeyeceğinin somut örneğini veriyor. Perde kapandığındaysa, yaratıcı iradenin arzuları sahne üzerinde nasıl uyandırılır; arzulamak, yaratmak, oynamak neye denir tanık olmak isteyen tiyatroseverlerde Falih karakterine bürünmüş M. Fatih Dokgöz’ü yeniden izlemek isteği doğuyor. Üstün Akmen Evrensel Yazarın Tüm Yazıları Paylaş Yorumlar

bu da geçer ya hu tiyatro