🌙 Küllü Nefsin Zaikatül Mevt Ve Innema

35 Küllü nefsin zaikatül mevt ve nebluküm biş şerri vel hayri fitneh ve ileyna türceun 36. Ve iza raakellezıne keferu iy yettehızuneke illa hüzüva e hazellezı yezküru aliheteküm ve hüm bi zikrir rahmani hüm kafirun 37. Hulikal insanü min acel se ürıküm ayatı fe la testa'cilun 38. KÜLLÜNEFS-İ ZAIKATÜL MEVT Gladbeck cemaatinden Kütahya'lı İsmail Aydın, Abdurrahman Aydın ve Münevver, Şerife Başpınar'ın babaları Mehmet Aydın Amcamız 185-) Küllü nefsin zâikatül mevt* ve innema tüveffevne ücureküm yevmel kıyameti, femen zuhziha anin nari ve udhılel cennete fekad faz* ve mel hayatüd dünya illâ metaul ğurur; 186-) Le tüblevünne fiy emvaliküm ve enfüsiküm ve letesmeunne minelleziyne ûtül Kitabe min kabliküm ve minelleziyne eşrekû ezen kesiyra* ve in Li yağfira lekellahü ma tekaddeme min zembike ve ma teahhara ve yütimme nı'metehu aleyke ve yehdiyeke sıratam müstekıyma . Ve yensurakallahü nasran aziza.- Fetih-1-2-3; İnna fetahna leke fethan mübina. Li yağfira lekellahü ma tekaddeme min zembike ve ma teahhara ve yütimme nı'metehu aleyke ve yehdiyeke sıratam müstekıyma . 27 Kıssa: Âl-i İmrân Sûresinden (185) Küllü nefsin zaikatül mevt (2. dize) Kıyamet gününde ölür kâinat. Tadacak ölümü cümle mahlûkât. Kapılma dünyanın sahteliğine. Cennete kavuşmak mutlak mükâfat 28 Kıssa: Mâide Sûresinden (15) ERDOĞAN KONUŞMASINA AYETLE BAŞLADI. Cenaze töreninde kısa bir konuşma yapan Başbakan Erdoğan, konuşmasına 'Küllü nefsin zâikatü'l-mevt Sümme ileynâ turceûn' ayetiyle başladı 35Küllü nefsin zaikatül mevt ve nebluküm biş şerri vel hayri fitneh ve ileyna türceun 36.Ve iza raakellezıne keferu iy yettehızuneke illa hüzüva e hazellezı yezküru aliheteküm ve hüm bi zikrir rahmani hüm kafirun 37.Hulikal insanü min acel se ürıküm ayatı fe la testa’cilun Bunedenle sigara içen sofiye söz söylenmez. GAVSİ SANİ HZ SOHBETİ Sohbetin birinde vekillerden biri anlattı “Gavs-i Sani Hz: buyuruyorlar: Hatme,rabıta ve vird bizim yolumuzun esaslarıdır. Bunlardan birini yapan kapımızın önündedir. İkisini yapanın eli elimizdedir. Üçünü yapanın eli , cebimizdedir ne isterse alsın.”. 32 Ve cealnes semae sakfem mahfusa ve hüm an ayatiha mu'ridun 33. Ve hüvellezı halekal leyle ven nehara veş şemse vel kamer küllün fı felekiy yesbehun 34. Ve ma cealna li beşerim min kablikel huld efeim mitte fehümül halidun 35. Küllü nefsin zaikatül mevt ve nebluküm biş şerri vel hayri fitneh ve ileyna türceun 36. “Küllü nefsin zâikatul mevt” [ankebut 57] yazıyor.. Altına ise Osmanlıca olarak ; Cenâb-ı hazreti Abdülhamid han kıldırub tahrîr Bu pür-nûr merkade bu âyeti vaz etti ibred-gîr 1199 ifadesi yer alıyor. Fatih Sultan Mehmed türbesi 18. asır sonunda İstanbul’u tahrip eden büyük zelzelede yıkılmış , III. Arapça- Türkçe Ayetler . ''Kullu nefsin zaikatul mevt''. Her nefis ölümü tadacaktır. - Enbiya: 35. 3ÂLİ İMRÂN-185: Her nefs, ölümü tadıcıdır ve lâkin ecirleriniz (amellerinizin karşılığı) kıyamet günü ödenir. O vakit kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa o takdirde o kurtulmuştur. Ve dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. (Türkçe Transliterasyon: Kullu nefsin zâikatul mevt (mevti 2cVxIR. Bayraktar Bayraklı Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur'an MealiHer can ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Zira bu dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey Okuyan Kur’an Meal-TefsirHer nefis can, ölümü tadıcıdır.* Kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size elbette tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konulursa, elbette o kurtulmuştur. Dünya hayatı, aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey Yüksel Mesaj Kuran ÇevirisiHerkes ölümü tadacaktır. Diriliş Günü ödülleriniz size eksiksiz olarak verilir. Kim ateşten kurtarılıp bahçeye sokulursa, zafer kazanmış olur. Dünya hayatı ancak aldatıcı bir zevkten nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet Günü'nde yaptıklarınızın karşılığı, tam olarak verilecektir. Her kim Cehennem'den uzaklaştırılıp Cennet'e konursa, kuşkusuz o kurtulmuştur. Zaten dünya hayatı, aldatıcı geçimlikten başka bir şey Vakfı Süleymaniye Vakfı MealiHer beden ölümü tadar. Yaptıklarınızın karşılığı, sadece kıyamet günü tam olarak ödenir. Kim ateşten çıkarılır da cennete konursa* kurtulmuş olur. Bu hayat, aldatıcı bir menfaatten başka bir şey Rıza Safa Kur'an-ı Kerim GerçekHer benlik, ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı, Yeniden Yaratılış Günü'nde, eksiksiz olarak size verilir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık kurtulmuştur. Çünkü dünya yaşamı, aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey İslamoğlu Hayat Kitabı Kur’anHer can ölümü tadar. Ve kıyamet gününde, karşılıklarınız size tam olarak ödenir. Ve kim ateşten uzaklaştırılır da cennete alınırsa, işte o murada ermiş olur. Bu dünya hayatıysa, aldatıcı bir tatmin aracından başka bir şey Nuri Öztürk Kur'an-ı Kerim MealiHer benlik ölümü tadacaktır. Hak ettiğiniz karşılıklar size, kıyamet günü, eksiksiz bir biçimde mutlaka verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kesinlikle kurtulmuş olacaktır. İğreti-sefil hayat aldatıcı bir yararlanmadan başka şey Bulaç Kur'an-ı Kerim ve Türkçe AnlamıHer nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey sadeleştirilmiş Herkes ölümü tadacaktır. Mükafatlarınız ancak kıyamet günü tamamlanacaktır. Her kim o vakit ateşten uzaklaştırılır da cennete konulursa, işte o, murada erdi. Yoksa, dünya hayatı, aldatıcı bir eşyadan başka bir şey Esed Kur'an MesajıHer can ölümü tadacaktır Böylece Kıyamet Günü yapıp ettiklerinizin karşılığı size tam olarak ödenecektir; orada ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulacak olanlar, gerçek bir zafer kazanmış olacaklardır Zira bu dünya hayatına düşkünlük, kendi kendini aldatma zevkinden başka bir şey İşleri Kur'an-ı Kerim Türkçe MealiHer canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey Hamdi Yazır Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiHer nefis ölümü tatacak, ecirleriniz ancak kıyamet günü tamamlanacak, o vakit kim ateşten uzaklaştırılır da Cennete konulursa işte o murada erdi, yoksa dunya hayatı aldatıcı bir meta'dan başka bir şey değilSüleyman Ateş Kur'an-ı Kerim ve Yüce MealiHer can ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz verilecektir. Kim ki hemen ateşin elinden çekilip kurtarılır da cennete sokulursa, işte o, kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka bir şey nefs ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey Basri Çantay Kur'an-ı Hakim ve Meal-i KerimHer can ölümü tadıcıdır. Ecirleriniz yapdıklarınızın karşılıkları muhakkak kıyaamet günü tastamam verilecekdir. O vakit kim o ateşden uzaklaşdırılıp cennete sokulursa artık o, muhakkak muraadına ermiş olur. Bu dünya hayaatı aldanma metaından başka bir şey nefis, ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz verilecektir. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılır, cennete sokulursa; artık o, kurtulmuştur. Zaten dünya hayatı, aldatıcı geçimlikten başka bir şey Piriş Kur'an-ı Kerim Türkçe AnlamıHer can ölümü tadacaktır. Kıyamet günü de ancak yaptıklarınızın karşılığı size ödenecektir. Kim ateşten uzak tutulur ve cennete sokulursa, o kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey Yıldırım Kuran-ı Kerim ve MealiHer canlı ölümü tadacaktır. Siz ey insanlar, çalışmalarınızın ücretini ancak kıyamet günü tam bir şekilde alacaksınız. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılıp cennete yerleştirilirse, işte o muradına ermiştir. Yoksa bu dünya hayatı, aldatıcı ve geçici bir zevkten başka bir şey Hulusi Türkçe Kur'an ÇözümüHer bilinç, ölümü biyolojik bedensiz yaşamayı tadacaktır! Biyolojik bedenli yaşam sonrası başlayacak olan kıyamet sürecinde yaptıklarınızın mükafatı eksiksiz verilecektir. Kim yanmaktan kurtarılıp cennete boyutuna geçirilirse o gerçekten kurtulmuştur. Dünya yaşamı aldatıcı sonu pişmanlık olan bir zevkten başka bir şey Yüksel Eski Baskı Mesaj Kuran ÇevirisiHerkes ölümü tadacaktır. Diriliş günü ödülleriniz size eksiksiz olarak verilir. Kim ateşten kurtarılıp cennete sokulursa, zafer kazanmış olur. Dünya hayatı ancak aldatıcı bir zevkten ibarettirErhan Aktaş Eski Baskı Kerim Kur'anHer nefis, ölümü tadıcıdır. Kıyamet Günü'nde yaptıklarınızın karşılığı, tam olarak verilecektir. Her kim Cehennem'den uzaklaştırılıp Cennet'e konursa, kuşkusuz o kurtulmuştur. Zaten dünya hayatı, aldatıcı geçimlikten başka bir şey Khalifa The Final TestamentEvery person tastes death, then you receive your recompense on the Day of Resurrection. Whoever misses Hell, barely, and makes it to Paradise, has attained a great triumph. The life of this world is no more than an Monotheist Group The Quran A Monotheist TranslationEvery soul will taste death, and you will be recompensed your dues on the Day of Resurrection. Whoever is swayed from the Fire and entered into the Paradise, he has indeed won. This worldly life is nothing more than the enjoyment of Quran A Reformist TranslationEvery person will taste death, and you will be recompensed your dues on the day of Resurrection. Whoever escaped the fire and entered into paradise, he has indeed won. This worldly life is nothing more than the enjoyment of vanity. kirilcede "ne diyosun türkçe konuş anlamıyom" demek. bir chicken translate olayına kurban gitmiş ali imran suresi imiş efendim. der ki;"boyun eğmeyi öğreneceğiz.. öncelikle kendimize ama. nedir bu bendeki inat kıçım iki kanat meselesi mesela? ben varken ölüm yok, ölüm varken ben yokum diyebilir misin mesela? diyemiyorsan sana yazdıracaklarımız, çizdireceklerimiz sana bir ölüm olacaktır valla. bak da vinci'ye? ya da bir vuslata er mesela... ama yoksa yok."varoluşçuluk felsefesinin betonarme viyadüğüdür afedersin. geçsen geçilmezdir hiçlik...bir cizerim karikatur olursun billa... ** atlantis ramazan sohbetlerine hoş geldiniz, şimdi sözü sayın beyaz'a bırakıyoruz bölümü, evet?ayrıca tanrılar okulu okunmalı. evet.. türkçesi her canlı ölümü tadacaktır olan ayet. muhafazakar kesimden oy almaya çalışan chp'lilerin rahatsız olduğu, ama ne olduğunu bilmedikleri ayet.bkz öyle ölüm falan deme içimiz kararıyor ayol tabutun üzerine serilen yeşil örtünün üzerinde yazar. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. Bugün istedim ki Elmalılı M. Hamdi Yazır”ın Kur”anı Kerim tefsirinden de faydalanarak, “Külli nefsin zaikatü”l-mevt” yani “Her nefis ölümü tadacaktır” mealindeki ayet üzerine sohbet kaçış var mı?Yok!Korkunun acele faydası var mı?Yok!Ölüm gerçek ve o zaman neden bu gerçek ile yüzleşmeye kendimizi hazırlamıyoruz?Evet, sevgili kardeşlerim. İşte noktasına ve virgülüne dahi dokunmadan, “Her nefis ölümü tadacaktır” ayeti ile ilgili ders niteliğindeki yazıyı sizlerle rahmeti, bereketi, merhameti ve sonsuz nuru hepimizin üzerinde olsun inşallah. AMİN***"Külli nefsin zâikatü'l-mevt", yani "Her nefis ölümü tadacaktır."meâlindeki âyet Kur'ân'da üç sûrede geçmektedir. bk. Âl-i İmran, 3/185; Enbiyâ 21/35; Ankebut, 29/57 Bu âyetlerde "nefis", insanın ruhunu ifade etmektedir. Çünkü insan bedeni ölür, ama ruh ölmez. Beden mürekkeptir, yani birçok zerrelerden, moleküllerden, hücrelerden, organlardan vs. yaratılmıştır. Bu sebeple değişmeye ve sonunda bozulmaya mahkûmdur. Ama ruh ise basittir; birleşik değildir. Bu yüzden de çürümeye, bozulmaya maruz kalmaz. Ruh adeta beden evininin misafiri konumundadır. Ev yıkıldığında misafir de kendisine başka bir yer bulur. Orası ise ruhlar âlemidir. Buna göre ölüm, ruhun bedenden ayrılmasını ifade bazen acıdır, bazen de tatlıdır. İnsan eğer bir mekândan ayrılıp başka bir yere taşınırken sevdiği kişilerin yanına gittiğini düşünürse, bu ayrılık onu acısıyla yakmaz, tam aksine sevindirir. Çünkü bu gerçekten bir ayrılık değil, bir kavuşmadır, visaldir. O halde ruh ayrılığın tadını tadar. Eğer ölümün bir visal, bir kavuşma olduğunu düşünürse, bu ona tatlı, ölümün ebedî bir ayrılık olduğunu düşünüyorsa bu ona çok acı de; "Her nefis ölümü tadıcıdır." âyetini tefsir ederken, bedenin fânî, ruhun bâkî olduğuna dikkat çekmektedir. Çünkü bir şeyi tadanın onu tadarken var olması gerekmektedir. Razi, Tefsiru Kebir, VII/253.Sonuç olarak bütün ruhların ölümü tadacaklarını ihtar eden âyetler, bir açıdan insanı insan yapan unsurun, insanın bedeni değil ruhu olduğu gerçeğinin vurgulanmasıdır. Bu anlamda ölen, yani fonksiyonunu icra edemez hale gelen bedendir; ruh ise devamlıdır, bâkîdir ve ölümü tadandır. Zaten ölüm denilen şey ruhun bedenden ayrılması, mekân yenilemesi, hayat görevinden paydos ve bâkî bir hayatın başlangıcından başka bir şey nefis canlı ölümü tadacaktır, ayetiyle ilgili Hamdi Yazır'ın açıklamaları şöyledirHer nefis canlı ölümü tadacaktır. Yani herkes ölecektir Nefs, zat ve ruh mânâlarına geldiği için, bundan bazı kimseler ruhun ebedî olduğu mânâsını anlamışlardır. Çünkü tatmak, bir hayat eseridir. Ve zevk anında tadıcının bakî ebedî olduğunu anlatır, yoksa zevk tasavvur olunamaz. O halde mânâ "Her nefis bedeninin ölümünü tadacaktır." demek olur. Bu da nefsin, bedenden başka olduğunu ve bedenin ölümüyle onun ölmeyeceğini anlatır. Şu halde ölüm zorunluluğu cismânî hayata mahsus olup, mücerred soyut ruhların yok olmadığını söylerler. Ve ahiret meselesini bu şekilde ruhun ebedî oluşuna dayanan ruhanî ruhlara ait bir hayat tasavvur etmişlerdir. Fakat diğer taraftan bir çok tefsirciler ve bilginler demişlerdir ki, bu şekil yorum, bir zorlamadır. Zaikatü'l-mevt demek, ölecektir demek olduğu açıktır. Belli ki tadan kim ise, ölen o olacaktır. Evet, bedenin ölmesiyle nefis ve ruhun büsbütün yok oluvermeyip bir müddet kalabileceği diğer delillerden açıkça anlaşılıyor ise de, genelde ruhların ölmedikleri davası ne aklen, ne de naklen zorunlu olarak sabit değildir. Önce "zaikatü'l-mevt", herhalde, tadan nefsin ölümünü ifade etmektedir. Rivâyetler de bu mânâyı olunuyor ki, ne zaman"Yeryüzündeki her canlı yok olacak." Rahman, 55/26âyeti indi melekler, yeryüzündekiler öldü dediler. Sonra "Küllü nefsin zaikatül mevt" indiği zaman biz de öldük dediler. "Küllü nefsin zaikatül mevt" Ruhların ölümünü de ifade etmeseydi, meleklerin ölümünü de anlatmazdı ve melekler için ölüm ve yok olma düşünülünce, beşer ruhları için de düşünülmesi gerekir. Ancak "Küllü nefsin zaikatül mevt" genel hükmünün de umumi üzere cereyan edemeyeceği de hatırlatmaya değer görülmüştür. Çünkü,"Allah'ın diledikleri hariç olmak üzere, göklerde ve yerde kim varsa hepsi düşüp ölmüş olacak." Zümer, 39/68âyetinde Allah Teâlâ'nın diledikleri, bu genelden hariç tutulmuşlardır. Buna göre göklere ait olsun, yere ait olsun, gerek melekler ve gerek bütün nefisler yanında ebediyete kadar ölmeyecek olanlar da İslâm âlimlerinin çoğunluğunun görüşleri budur. Özetle ruhun ebedî oluşu inkar edilemez. Ve fakat umum için zorunlu değildir. Dinin ve ahiretin imkanının, mutlak olarak, ruhların ebedîliği nazariye teorisine dayanması da zorunlu değildir. "Kıyamet" kelimesi de tamamen yok oluşu ve ondan sonra kıyam öldükten sonra dirilme, neşr ve haşr dağılıp, toplanmayı ifade eder ki, ölüm ve öldükten sonra dirilme, özetle ahiret inancı, bir ebedî olma inancıdır. Fakat bu ebedîlik, ilk oluşum değil, ikinci her nefis ölümü tadacak; dünyanın ne üzüntüsü, ne sevinci hiç biri kalmayacak, ve sevaplarınızın size tam olarak ödenmesi de ancak kıyamette olacaktır. Dünyada iyi veya kötü bütün çalışmaların sevap veya cezasını yine dünyada elde etmek mümkün değildir. Mesela şehidlerin kanlarıyla kazanılan savaşların başarı meyvelerinden o şehidlerin dünyada istifade etmelerini düşünmek tenakuz çelişki olur ki, bütün faziletler de böyledir. Gerçi dünyada hiçbir ücret verilmez de değildir. Burada da bazı çalışmaların karşılığının alındığı da vardır. Fakat bu dünyada sonuç, ölüm ve yok olmak muhakkak bulunduğu için; gelen herhangi bir menfaat ve tad, kesilme ve sona erme korkusuyla karışık ve muhakkak gam ve kederle sarılıdır. Gamsız sevinç, korkusuz eminlik, ıstırapsız lezzet, kesintisiz ebedi saadet kıyamet gününde ha Bu yazı 592 defa okunmuştur. كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ۗ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۖ فَمَنْ زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ ۗ وَمَا الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلَّا مَتَاعُ الْغُرُورِ Küllü nefsin zaikatül mevt ve innema tüveffevne ücuraküm yevmel kıyameh fe men zuhziha anin nari ve üdhılel cennete fe kad faz ve mel hayatüd dünya illa metaul ğurur Kelime Okunuşu Anlamı Kökü ذَائِقَةُ ƶāiḳatu tadacaktır وَإِنَّمَا ve innemā şüphesiz تُوَفَّوْنَ tuveffevne size eksiksiz verilecektir أُجُورَكُمْ ucūrakum ecirleriniz الْقِيَامَةِ l-ḳiyāmeti kıyamet فَمَنْ femen kim ki hemen زُحْزِحَ zuHziHa çekilip kurtarılır النَّارِ n-nāri ateşin elinden وَأُدْخِلَ ve udḣile ve sokulursa الْجَنَّةَ l-cennete cennete فَازَ fāze kurtuluşa ermiştir الْحَيَاةُ l-Hayātu hayatı إِلَّا illā başka bir şey الْغُرُورِ l-ğurūri aldatıcı Abdulbaki Gölpınarlı Abdulbaki Gölpınarlı Herkes ölümü tadacak ve hiç şüphe yok ki cennete giren, gerçekten de kurtulmuştur, muradına ermiştir. Dünya yaşayışı, zâten aldatıcı bir matahtan ibaret. Abdullah Parlıyan Abdullah Parlıyan Her nefis ölümü tadacaktır. Böylece kıyamet günü yapıp ettiklerinizin karşılığı size tam olarak ödenecektir. Orada ateşten uzaklaştırılıp cennete konulacak olanlar, gerçek kurtuluşa ermişlerdir. Zira bu dünya hayatına düşkünlük, aldatıcı bir zevkten başka birşey değildir. Adem Uğur Adem Uğur Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir. Ahmed Hulusi Ahmed Hulusi Her bilinç, ölümü biyolojik bedensiz yaşamayı tadacaktır! Biyolojik bedenli yaşam sonrası başlayacak olan kıyamet sürecinde yaptıklarınızın mükâfatı eksiksiz verilecektir. Kim yanmaktan kurtarılıp cennete boyutuna geçirilirse o gerçekten kurtulmuştur. Dünya yaşamı aldatıcı sonu pişmanlık olan bir zevkten başka bir şey değildir. Ahmet Varol Ahmet Varol Her can ölümü tadacaktır. Kıyamet gününde ecirleriniz eksiksiz olarak verilecek. Kim ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulursa kurtuluşa ermiş olur. Dünya hayatı aldatıcı geçinmeden başka bir şey değildir. Ali Bulaç Ali Bulaç Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. Ali Fikri Yavuz Ali Fikri Yavuz Her nefis ölümü tadacak ve ecirleriniz mükâfatlarınız ancak kıyamet günü tamamlanacak. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılır da Cennete konursa işte o muradına ermiştir. Yoksa dünya hayatı aldatıcı menfaattan başka bir şey değil... Bayraktar Bayraklı Bayraktar Bayraklı Her can ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Zira bu dünya hayatı, aldatıcı bir zevkten başka bir şey değildir. Bekir Sadak Bekir Sadak Her insan olumu tadacaktir. Kiyamet gunu, ecirleriniz size mutlaka odenecektir. Atesten uzaklastirilip cennete sokulan kimse artik kurtulmustur. Dunya hayati, zaten, sadece aldatici bir gecinmeden ibarettir. Celal Yıldırım Celal Yıldırım Her canlı ölümü tadıcıdır tadar. Amellerinizin karşılığını ancak Kıyamet günü tam olarak göreceksiniz. Artık kim ateşten uzaklaştırılıp Cennet’e konulursa, gerçekten o kurtulmuştur. Dünya hayatı ise aldatıcı bir yararlanma ve geçimlikten ibarettir. Cemal Külünkoğlu Cemal Külünkoğlu Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka bir şey değildir. Diyanet İşleri Diyanet İşleri Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. Diyanet Vakfı Diyanet Vakfı Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir. Edip Yüksel Edip Yüksel Herkes ölümü tadacaktır. Diriliş Günü ödülleriniz size eksiksiz olarak verilir. Kim ateşten kurtarılıp bahçeye sokulursa, zafer kazanmış olur. Dünya hayatı ancak aldatıcı bir zevkten ibarettir. Elmalılı Hamdi Yazır Elmalılı Hamdi Yazır Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka birşey değildir. Fizil-al il Kuran Fizil-al il Kuran Herkes kesinlikle ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılıkları, kıyamet günü, size eksiksiz olarak verilecektir. O zaman kim Cehennem ateşinden uzak tutulur da Cennet’e konursa gerçekten başarıya ulaşmıştır. Dünya hayatı aldatıcı bir hazdan başka birşey değildir. Gültekin Onan Gültekin Onan Her nefs ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. Harun Yıldırım Harun Yıldırım Her nefis ölümü tadacaktır. Muhakkak kıyamet günü ecirleriniz tamamen ödenecektir. Her kim o ateşten uzaklaştırılır ve Cennete konulursa muhakkak kurtulmuştur! Elbette ki dünya hayatı aldatıcı bir metadan başka bir şey değildir. Hasan Basri Çantay Hasan Basri Çantay Her can ölümü tadıcıdır. Ecirleriniz yapdıklarınızın karşılıkları muhakkak kıyaamet günü tastamam verilecekdir. O vakit kim o ateşden uzaklaşdırılıp cennete sokulursa artık o, muhakkak muraadına ermiş olur. Bu dünyâ hayaatı aldanma metâından başka bir şey değildir. Hayrat Neşriyat Hayrat Neşriyat Her nefis ölümü tadıcıdır! Amellerinizin karşılığı ise, ancak kıyâmet günü size tam olarak verilecektir. Artık kim ateşten uzaklaştırılıp Cennete sokulursa, işte o kişigerçekten kurtulmuş murâdına ermiştir. Hâlbuki dünya hayâtı, aldatıcı menfaatten başka bir şey değildir. İbn-i Kesir İbn-i Kesir Her nefis, ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz verilecektir. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılır, cennete sokulursa; artık o, kurtulmuştur. Zaten dünya hayatı, aldatıcı geçimlikten başka bir şey değildir. İlyas Yorulmaz İlyas Yorulmaz Her nefis ölümü tadıcıdır. Şüphesiz her nefse yaptıklarının karşılığı ödenir. Kim ateşten uzaklaştırılırsa, cennete atılır, artık o kurtulmuştur. Dünya hayatı yalnızca aldatma aracıdır. İskender Ali Mihr İskender Ali Mihr Her nefs, ölümü tadıcıdır ve lâkin ecirleriniz amellerinizin karşılığı kıyamet günü ödenir. O vakit kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa o takdirde o kurtulmuştur. Ve dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir. Kadri Çelik Kadri Çelik Her insan ölümü tadacaktır. Kıyamet günü, ecirleriniz size mutlaka ödenecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kimse, bu durumda artık kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, sadece aldatıcı bir metadan ibarettir. Muhammed Esed Muhammed Esed Her can ölümü tadacaktır Böylece Kıyamet Günü yapıp ettiklerinizin karşılığı size tam olarak ödenecektir; orada ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulacak olanlar, gerçek bir zafer kazanmış olacaklardır Zira bu dünya hayatına düşkünlük, kendi kendini aldatma zevkinden başka bir şey değildir. Mustafa İslamoğlu Mustafa İslamoğlu Her can ölümü tadar. Ve kıyamet gününde, karşılıklarınız size tam olarak ödenir. Ve kim ateşten uzaklaştırılır da cennete alınırsa, işte o murada ermiş olur. Bu dünya hayatıysa, aldatıcı bir tatmin aracından başka bir şey değildir. Ömer Nasuhi Bilmen Ömer Nasuhi Bilmen Her nefis ölümü tadıcıdır. Ve şüphe yok sizlere ecirleriniz Kıyamet gününde ödenecektir. Artık kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete girdirilirse necât bulmuş olur. Ve dünya hayatı ise bir aldatıcı metadan başka değildir. Ömer Öngüt Ömer Öngüt Her insan ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılığı kıyamet gününde size eksiksiz verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kimse, artık kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı geçimlikten başka bir şey değildir. Sadık Türkmen Sadık Türkmen Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü, yaptıklarınızın tam karşılığı size verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa; gerçekten o, kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Seyyid Kutub Seyyid Kutub Herkes kesinlikle ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılıkları, kıyamet günü, size eksiksiz olarak verilecektir. O zaman kim Cehennem ateşinden uzak tutulur da Cennet’e konursa gerçekten başarıya ulaşmıştır. Dünya hayatı aldatıcı bir hazdan başka birşey değildir. Suat Yıldırım Suat Yıldırım Her canlı ölümü tadacaktır. Siz ey insanlar, çalışmalarınızın ücretini ancak kıyamet günü tam bir şekilde alacaksınız. O vakit, kim ateşten uzaklaştırılıp cennete yerleştirilirse, işte o muradına ermiştir. Yoksa bu dünya hayatı, aldatıcı ve geçici bir zevkten başka bir şey değildir. Süleyman Ateş Süleyman Ateş Her can ölümü tadacaktır. Kıyâmet günü ecirleriniz size eksiksiz verilecektir. Kim ki hemen ateşin elinden çekilip kurtarılır da cennete sokulursa, işte o, kurtuluşa ermiştir. Dünyâ hayâtı, aldatıcı zevkten başka bir şey değildir. Şaban Piriş Şaban Piriş Her can ölümü tadacaktır. Kıyamet günü de ancak yaptıklarınızın karşılığı size ödenecektir. Kim ateşten uzak tutulur ve cennete sokulursa, o kurtulmuştur. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir. Tefhim-ul Kur'an Tefhim-ul Kur'an Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metâdan başka bir şey değildir. Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Nuri Öztürk Her benlik ölümü tadacaktır. Hak ettiğiniz karşılıklar size, kıyamet günü, eksiksiz bir biçimde mutlaka verilecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kesinlikle kurtulmuş olacaktır. İğreti-sefil hayat aldatıcı bir yararlanmadan başka şey değildir. Yusuf Ali İngilizce Yusuf Ali İngilizce Every soul shall have a taste of death And only on the Day of Judgment shall you be paid your full recompense. Only he who is saved far from the Fire and admitted to the Garden will have attained the object of Life For the life of this world is but goods and chattels of deception. Sayfalar 1, 2, 3 mamuli Dec 25 2006, 1143 PM Yorumlarınız? pamuk Dec 25 2006, 1145 PM Bu her canli olumu tadacaktir Al-i imran 185 istanbul zincirlikuyu mezarliginin girisinde kocaman yaziyorcok sivri zekalar Bilmiyorduk , iyi ki hatirlatiyorlarBilinmeyen hicbisey yazmiyor ilkel kitap kuran da mamuli Dec 26 2006, 1203 AM İşte allah fikrinin bir saçmalığı "her canlı ölümü tadacaktır" diyor. Allah ölümsüz olduğuna ve ölümü tadamayacak olduğuna göre allah cansız bir varlıktır, taş gibi yani. Ama cansız bir varlık olması mümkün değil. O zaman cana ihtiyaç duymayan canlı bir varlık Bu da olmadı... İnanan arkadaşlar bir yorum getirir herhalde. Hasdur Dec 26 2006, 0105 AM Kuran evrensel olduğuna göre. Evrendeki canlılardan bahsetmiş. Bu gayet açık. Dünya dışında başka canlı hayat varsa onu bilemem.18000 alemden bahsedilir. Bilen varsada yazsın Trajito Dec 26 2006, 0112 AM Ben söz konusu âyette Küllü nefsin zaikatül mevt "canlı" lafzını göremiyorum. pergel Dec 26 2006, 0114 AM "Nefs" canlı olmayanları da mı kapsıyor? Trajito Dec 26 2006, 0117 AM "Nefs" canlı olmayanları da mı kapsıyor?Bilmem; Allah'ın nefsi var mıdır dersin?* * *"Can" Farsçadır, Arapçası "hayat"tır, Türkçesi olsa olsa "yaşam." Kur'ân'a göre, Allah'ın "hayy" sıfatı vardır. Nefs Arapça nfs kökünden gelir, "nefes alan" gibi bir anlamı vardır. Nefsine hâkim olmanın nefesini ne kadar süre tutabileceğinizle ilgili olduğunu düşünmüyorsanız, Kur'ân'daki kullanımının farklı olduğu âşikâr. Requiem Dec 26 2006, 0127 AM peki trajito bu canlı diye cevirenleri biz nereye dogru cevirelim...edirnekapı nasıl ? Trajito Dec 26 2006, 0130 AM İlle bir tavsiye verecek olsaydım, "canlı" diye çevirenlerden çok, Türkçe çeviride "canlı" yazıyor diye "Ahan da buldum çelişkiyi!" coşkusuyla, orijinal metne bakma gereği dahi hissetmeden hareket ederek Allah'ın cansız olduğu ya da canlı olsa da öleceği gibi sonuçlara varanları nereye çevirmeniz gerektiği konusunda düşünün derdim. pergel Dec 26 2006, 0137 AM QUOTETrajito Dec 26 2006, 0117 AM "Nefs" canlı olmayanları da mı kapsıyor?Bilmem; Allah'ın nefsi var mıdır dersin?* * *"Can" Farsçadır, Arapçası "hayat"tır, Türkçesi olsa olsa "yaşam." Kur'ân'a göre, Allah'ın "hayy" sıfatı vardır. Nefs Arapça nfs kökünden gelir, "nefes alan" gibi bir anlamı vardır. Nefsine hâkim olmanın nefesini ne kadar süre tutabileceğinizle ilgili olduğunu düşünmüyorsanız, Kur'ân'daki kullanımının farklı olduğu alan ama canlı olmayan nedir? Trajito Dec 26 2006, 0143 AM Nefes alan ama canlı olmayan nedir?Kur'ân'da "nefs" lafzı, "nefes alan" anlamında mı kullanılmıştır; asıl soru budur. adem Dec 26 2006, 0143 AM QUOTEPamuk Dec 25 2006, 1145 PM Bu her canli olumu tadacaktir Al-i imran 185 istanbul zincirlikuyu mezarliginin girisinde kocaman yaziyorcok sivri zekalar Bilmiyorduk , iyi ki hatirlatiyorlarBilinmeyen hicbisey yazmiyor ilkel kitap kuran da korkma pambuk... Requiem Dec 26 2006, 0144 AM QUOTETrajito Dec 26 2006, 0130 AM İlle bir tavsiye verecek olsaydım, "canlı" diye çevirenlerden çok, Türkçe çeviride "canlı" yazıyor diye "Ahan da buldum çelişkiyi!" coşkusuyla, orijinal metne bakma gereği dahi hissetmeden hareket ederek Allah'ın cansız olduğu ya da canlı olsa da öleceği gibi sonuçlara varanları nereye çevirmeniz gerektiği konusunda düşünün arapca ögrenmek zorunda degil...keza bizde arap degiliz.! pamuk Dec 26 2006, 0149 AM QUOTEadem Dec 25 2006, 0643 PM korkma pambuk...Korktugumu nerden cikartiyorsun .. Her gordugumde gulerdim pergel Dec 26 2006, 0203 AM QUOTETrajito Dec 26 2006, 0143 AM Nefes alan ama canlı olmayan nedir?Kur'ân'da "nefs" lafzı, "nefes alan" anlamında mı kullanılmıştır; asıl soru Hangi anlamda kullanılmıştır? sana göre? Trajito Dec 26 2006, 0310 AM Bu sorunun cevâbı için ufak bir araştırma yapmanız yeterli olacaktır. adresinde "nefs" lafzının geçtiği yerleri aratabilir ve Türkçe karşılıklarına değişik çevirilerden ve mümkünse yabancı dillerdeki çevirilerine bakarak nosyon edinebilirsiniz.* * *Sanırım nefs ve can kelimeleri üzerinde ziyâdesiyle durarak asıl konudan biraz uzaklaştık. Asıl konu, Âl-i İmrân 185'te geçen "nefs"in Allah'ı da tavsif edip edemeyeceği üzerine şekillenmelidir ki Allah'ın ölümsüzlüğünden ya da cansızlığından bahsedilebilsin. Allah'ın canlı olması, hayy sıfatıyla belirtilmiştir ve "nefs" ister nefsine hükmetmek bağlamında ve isterse nefes alan anlamında Allah'a âit bir sıfat değildir. Dolayısı ile, Allah'ın da ölmesi gerektiği veyâ Allah'ın canlı olmadığı sonucuna götüren, daha genel bir anlama hâiz olan can =yaşamın hem "hayy"ı ve hem de "nefs"i karşılıyor olmasından doğan linguistik kaostur. pergel Dec 26 2006, 0324 AM Bu, kesinlikle beklediğim yanıttı Yani öyle de olur ama aslında böyle gibidir, çeviriyle ilgili bir yanlış anlama, aslında budur yani...Peki! Trajito Dec 26 2006, 0406 AM Biraz daha açıklayım mâdem. "Can" Farsçadır. Bunu bir kere aklımızdan çıkarmayalım. Neymiş? "Can" Farsçaymış. Peki "Can"ın Arapçası neymiş? "Hayat"mış. Hayatta olan her şey nefes almasa da, "nefs" de "can"ı karşılayabiliyormuş. "Nefs" neymiş? "Can"ın tam olmasa da karşılığıymış. "Nefs" neceymiş? Arapçaymış. "Can" neymiş? Farsçaymış. Demek ki, "can" Farsçayken, "hayat" ve "nefs" Arapçaymış. Yâni, "can" Farsçaymış. "Can" Farsçadır. "Can" bu kelimeyi can kelimesini – unutmayalım ki Farsçadır işin içine katan sizsiniz, ve dolayısı ile karışıklığı yaratan. Âyette "can" geçmez. Âyette "nefs" geçer. "Nefs" Arapçadır. Ama "nefs", Farsça olan "can"ın tüm imgelerini sağlamaz. Çünkü "can", aynı zamanda "nefs" olmayan "hayat"ları da hapsar."Can" kelimesi Farsçadan dilimize geçmiştir, yâni Türkçeye. Türkçeye, Farsçadan kelime geçmiştir. Bu kelime "can"dır. Demek ki neymiş? Farsçadan Türkçeye "can" diye bir kelime geçmiş. Ve aynı zamanda Türkçemizde "hayat" ve "nefs nefis şeklinde" kelimeleri de vardır. O hâlde diyebiliriz ki, Türkçede bu üç kelime de vardır. Yâni, "hayat" kelimesi Türkçeye Arapçadan geçmiştir. "Nefs" Türkçeye Arapçadan geçmiştir. "Can" Türkçeye Farsçadan geçmiştir. Önemsiz bir ayrıntı olarak, "can" Arapçaya da Farsçadan geçmiştir.Bütün bunların Allah'la ilgisi yoktur. Çünkü Allah "hayy"dır. Bu kelimenin kökü, "hayat"ın köküyle aynıdır. Demek ki "hayy" kelimesi de Arapçadır. Anlamı da "can"dır. "Can" Farsçadır. Bu durumda denebilir ki, Allah canlıdır. Peki ya allah "nefs" midir? Bunu gösteren ne vardır?Bir dildeki bir cümleyi diğer bir dile çevirirken muğlaklıkların olmaması gerektiğini düşünmek, "can"ın Farsça olduğunu hâlâ kavrayamamış olmak gibi bir şeydir. Zîrâ "can" Farsçadır ve Arapçada "hayat" kelimesine karşılık gelir. Bunun yanında gene Arapça bir kelime olan "nefs" de "can"a karşılık gelebilmektedir. Türkçe yetersiz bir dil olduğundan dolayı, Kur'ân çevrilirken "hayat" kelimesi "can" Türkçe değil, Farsça bir kelime. Ama Türkçeye geçmiş. Nereden? Farsçadan. kullanılmış. Ve görüldüğü üzere "nefs" kelimesi için de "can" kullanılmış. Neden Türkçe bir kelime kullanılmamış? Çünkü Türkçeye Farsçadan geçmiş olan bir kelime var kadar olan kısmı özetlersek, Farsçadan Türkçeye geçmiş olan "can" kelimesi, Arapçadan Türkçeye geçmiş olan "hayat" ve "nefs" kelimelerinin karşıladıkları anlamlara gelebilmektedir. Ama her zaman, her yerde, bu üç kelime birbiri ile değiştirilebilir "hayy"dır. Yâni "hayat" özelliğine hâizdir. "Hayat" Arapçadır. Ama "can" Arapça değildir. İkisi tamâmen aynı anlamlarda ve birbirlerinin bütün imgelerini sağlayacak kelimeler de değillerdir. Bunu çevirmenlik yapmış herkes bilir! "Can" kelimesi Farsçadır ve Arapçada iki tâne karşılığının olması bir yerde "nefs" kelimesini gördük diyelim ki. Bunun yerine "can" da kullanabiliriz. Peki ya bir yerde "hayat" gördük, bunun yerine de "can" kullanabilir miyiz? Evet. Çünkü "can" kelimesi, bu iki kelimenin yerine de geçebilmektedir. Şimdi soru Peki ya bu iki kelime birbiri yerine kullanılabilir mi? Cevap, elbette, bâzen kullanılabilir ve bâzen kullanılamaz yerde "hayy" olan bir varlıktan bahsediliyor olsun. Ve bir yerde de her nefsin ölümü tadacağı yazılı olsun. Şimdi bunların ikisini de Türkçeye çevirelim. İlki, o varlığın canlı olduğu ve ikincisi, her canlının ölümü tadacağı olmalıdır. Buradan yola çıkıp, o iki "can"ın farklı Arapça kelime karşılıkları olduğunu yoksayarak o canlının da ölümü tadacağını söylemek ne derece doğrudur? Tabî ki yanlıştır. Çünkü, "hayy" ve "nefs" arasında ilişki kurulabilse bile, bu sözlerin geçtiği kitap boyunca, söz konusu varlığın hiçbir zaman "nefs" ile çağrılmamasını göz önünde bulundurarak ki bu kelimelerin "terim" olarak kullanıldığı da açıktır, o varlığı ölümlü addetmekte biraz daha şüpheci olmamız gerekmez mi!Bunlar gerçek olan şeylerdir. İsteyen bir etimoloji sözlüğü alır ve bakar. Peki ya bunların karşısında, "can"ın her iki anlama da gelebileceği gerçeğine müstehzî bir yaklaşımla, "Ben böyle diyeceğini biliyordum zâten." diyene ne demeli!? Önce kullandığın kelimelerin ne anlama geldiklerini öğren, demeli...Farsça olan "can" kelimesini işin içine katarak, bütün karışıklığı siz yaratıyorsunuz, ben yâhut Kur'ân değil. Kur'ân Allah'ın 'hayy' olduğunu ve her 'nefsin' ölümü tadacağını söylüyor. Her iki kelimeyi karşılayan bir başka kelime buldunuz diye, o iki kelime aynı anlama gelecek değil. Kur'ân'da "can" kelimesinin hangi anlamlarda kullanıldığıysa daha farklı bir konu tabî ki. Ve son olarak TDK'deki "nefis"e bir bakalım1. Öz varlık, kişilik2. İnsanın yeme içme vb. gereksinimlerinin açık olmalı. İsterseniz birkaç kez daha tekrar edebilirim. Ya da örneklerle filan açıklarım. muslumbaba Dec 26 2006, 1204 PM "HER CANLI ÖLÜMÜ TADACAKTI"...Aman ne süper bi laf,bilmiyordum öğrendim ama benimde bir lafım var ve en az bukadar önemli..."HER ERKEĞİN BİR ÇÜKÜ VAR"...Nasılım? elfida Dec 26 2006, 1238 PM QUOTEmuslumbaba Dec 26 2006, 1204 PM "HER CANLI ÖLÜMÜ TADACAKTI"...Aman ne süper bi laf,bilmiyordum öğrendim ama benimde bir lafım var ve en az bukadar önemli..."HER ERKEĞİN BİR ÇÜKÜ VAR"...Nasılım?HAYY ALLAH seni kahretmesin.... Zork Dec 26 2006, 1248 PM QUOTEmuslumbaba Dec 26 2006, 1104 AM "HER CANLI ÖLÜMÜ TADACAKTI"...Aman ne süper bi laf,bilmiyordum öğrendim ama benimde bir lafım var ve en az bukadar önemli..."HER ERKEĞİN BİR ÇÜKÜ VAR"...Nasılım?yahu müslümbaba sen de cok terbiyesiz bir örnek vermissiin ayip ya..ben söyle herkesin anlayabilecegi fotbol dalindan, en az kurandaki zeka kalitesinde olan örnekler veriridim" top yuvarlaktir!""mac 90 dakikadir!"falan filan iste mamuli Dec 26 2006, 1257 PM Adamın biri önce padişahı kızdırıp sonra gönlünü alır kendini afettirirmiş. Padişahın canına tak etmiş. "Eğer bir dahaki sefere özrün kabahatinden büyük değilse kelleni uçuracağım" demiş. Adam başlamış fırsat kollamaya. Adam bir gce padişahı koridorda yürürken görmüş. Fırsat bu fırsat demiş. Padişahın arkasından usulca yaklaşıp kaba etlerini avuçlayıp "anam hepsi senin mi" demiş. Padişah hiddetle, "ne bu kepazelik, ne bu cüret" diye bağırmış. Adam "Af edersiniz padişahım sizi valide sultan sandım" arkadaşların da orada "canlı" kelimesi yok "nefs" kelimesi var demelerini özrün kabahatten büyük olması olarak değerlendiriyorum. Şöyle düşünelim; bu meali çeviren uzmanlar elbette orada "nefs" kelimesinin geçtiğini biliyor ve elbette arapçası sizin arapça'nızdan da iyidir. Peki neden nefs kelimesini canlı olarak değiştirme İHTİYACINI hisstemiş bu uzmanlar. "Her nefes alan bir gün ölümü tadacaktır" cümlesi "her canlı birgün ölümü tadacaktır" cümlesinden daha yanlıştır, çünkü her canlı nefes döneminde nefes almayan canlıların olduğu henüz bilinmiyordu. O nedenle doğaldır ki, "Her nefes alan bir gün ölümü tadacaktır" diyecektir. Ancak, eğer tüm canlıların yaratıcısı bir allah var ise, o nefes almayan canlıların varlığını bildiği için asla sadece oksijen kullanan canlıları kapsayan "Her nefes alan bir gün ölümü tadacaktır" cümlesini ki kuranın mealini yazanlar, bu problemlerin farkındadırlar ve ayeti "her canlı ölümü tadacaktır" diye çevirerek bu tür açık hataları kapatmak istemişler ama "her canlı ölümü tadacaktır" ayeti canlılar için doğru olsa da, -absürd bir varlık olarak- tanrı fikri ile çeliştiği için başka bir yanlışa neden bir de Kuran'ın neden tercüme değil de "meal" olarak çevrildiği sorunu da var. Tercüme dendiği zaman, cümleyi olduğu gibi yansıtma zorunluluğu var. Bu da o zamanın yetersiz bilgisine dayanan pek çak hatanın ortaya çıkmasına neden olur. Oysa meal denince, ben böyle yorumladım keyfiyeti ile bazı hataları örtbas etme, bazı uygulamaları güncel bir mantıkla yorumlama imkanı doğuyor. CharlesDarwin Dec 26 2006, 0146 PM Allahta ölümlüdür mamuli. Hatta ölmüştür bile. Allah şu an ölü bir tanrıdır. yecgga Dec 26 2006, 0149 PM Madem allah cansız, ozaman inançlı arkadaşların "cansız madde bir canlıyı nasıl oluşturabilir" itirazları da çürümüş geçmiş olsun. suevari Dec 26 2006, 0214 PM trajito konuyu güzelce açıkladığı halde ne demek istediğini anlamak yerine halaa uyduruyorsunuz ya pes doğrusu. nefis sözcüğü fecr suresinde gelişen bir varlık olarak ele alınır. insan yanında inanmazsınız ama cinler için de kullanılır. yine ali imran'da "bir nefsi öldüren tüm nefisleri öldürmek gibidir" der ki burada da yine bilinçli varlık için kullanılmıştır. bugün canlı olarak bitki, hayvan ve insanı biliyoruz. nefis kurana göre gelişen bir varlık olduğuna göre insan ve hayvan için insanlara indiğine göre gelişmeye müsait olan bu nefisler azıp ölümü unutmasındal diye tanrı ölümü hatırlatmış düşünmemek, yalnızca dinsel olarak değil seküler anlamda da çoğu sapıklık ve zulümlerin İNANMIYORUZ DİYE HER CÜMLESİNE DÜŞMAN OLUŞUNUZ BAZILARINIZI İNSANLIKTAN DA EDECEK YA ONA YANARIM. mamuli Dec 26 2006, 0240 PM extreme yavrucum, olay açıktır. Meallerde nefs yerine neden canlı kelimesi kullanıldığı bellidir siz boşuna kasmayın. Ama bir noktada yüzde yüz haklısın. "insan yanında inanmazsınız ama cinler için de kullanılır". Ne yalan söyleyeyim, bu cin hikayesine hiç inanmadım ve üstüne alınma ama inanan da kerizdir derim. sorucevap Dec 26 2006, 0242 PM Allah varlığını tahayyül bile edemezken canlı olup olmamasını nasıl tartışabilirizki?canlı kavramı yaratılmışlar için geçerli bir durumdur. yaratıcının yanında ölüm yada yaşam sadece yaratılmış bir mahluktur, bu durumda bu kavramların yaratıcı için kullanılması mantık ERCUMENT Dec 26 2006, 0254 PM [CODEquote name='mamuli' date='Dec 25 2006, 1143 PM' post='7651']Yorumlarınız?[/quote]kurandaki çelişkileri bulacağız derken mucizelere tanık olacaksınız yavaş yavaş bend ona yanarım mamuli Dec 26 2006, 0259 PM yanma da güzelim yanıyom ben de mendili salla geliyom benarayın arayın mucizeyi belki bulursunuz Kuran başlı başına mucize zaten. iki kelimeyi adam gibi bir araya getirememişler kutsal kitap diye yutturuyorlar. suevari Dec 26 2006, 0302 PM QUOTEmamuli Dec 26 2006, 0240 PM extreme yavrucum, olay açıktır. Meallerde nefs yerine neden canlı kelimesi kullanıldığı bellidir siz boşuna kasmayın. Ama bir noktada yüzde yüz haklısın. "insan yanında inanmazsınız ama cinler için de kullanılır". Ne yalan söyleyeyim, bu cin hikayesine hiç inanmadım ve üstüne alınma ama inanan da kerizdir ciğerim mamuli alınmam. senin bana keriz demen dindaşlarımın söyledikleriyle karşılaştırdığımızda büyüüüüük bir iltifat mealci yada çevirmen diye dinde otorite gördüğün adamlar ne dilden ne felsefeden ne de bilimden anlarlar. kafalarında islam adı altında dolaşan bir sürü bilgi kırıntısı var. adem Dec 26 2006, 0326 PM QUOTEPamuk Dec 26 2006, 0149 AM Korktugumu nerden cikartiyorsun .. Her gordugumde gulerdim ağlanacak haline mi? dinsavar Dec 26 2006, 0626 PM QUOTETrajito Dec 26 2006, 0212 AM Ben söz konusu âyette Küllü nefsin zaikatül mevt "canlı" lafzını Küllü nefsin zaikatül mevt* ve innema tüveffevne ücuraküm yevmel kıyameh* fe men zuhziha anin nari ve üdhılel cennete fe kad faz* ve mel hayatüd dünya illa metaul ğurur 185- Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka birşey be adam ? zorbaski Dec 26 2006, 0630 PM QUOTEdinsavar Dec 26 2006, 0626 PM 185. Küllü nefsin zaikatül mevt* ve innema tüveffevne ücuraküm yevmel kıyameh* fe men zuhziha anin nari ve üdhılel cennete fe kad faz* ve mel hayatüd dünya illa metaul ğurur 185- Her canlı ölümü tadacaktır. Kıyamet günü ecirleriniz size eksiksiz olarak verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı zevkten başka birşey be adam ? Bir zamanlar kördüm ama artık görebiliyorum. Trajito Dec 26 2006, 0643 PM İnanan arkadaşların da orada "canlı" kelimesi yok "nefs" kelimesi var demelerini..."İnanmayan" bir arkadaş olarak bu lâfı üstüme alınmalı mıyım?... bu meali çeviren uzmanlar elbette orada "nefs" kelimesinin geçtiğini biliyor ve elbette arapçası sizin arapça'nızdan da ya; Arapçası benden iyiymiş! Test mi ettin be adam?! Hem diyelim ki daha iyi, bu neyi gösterir; "Onun Arapçası iyi, böyle diyorsa muhakkak bir bildiği vardır. Aman ha sorgulamayalım!" diye mi düşünmeliyiz?Peki neden nefs kelimesini canlı olarak değiştirme İHTİYACINI hisstemiş bu uzmanlarBen de onu soruyorum Neden böyle bir hatâ yapmışlar? Aslında hatâ değil. Yukarıda açıkladım. Asıl hatâ, "nefs" ve "hayy" kelimelerinin ikisinin birden karşılığının "can" olmasından kaynaklanıyor.Her nefes alan bir gün ölümü böyle yorumlayalım. Her nefes alanın ölümü tadacağından yola çıkıp, Allah'ın da ölümü tatması gerektiğini nereden çıkarıyorsunuz? Allah'ın nefes aldığı nerede yazıyor?Muhammed'in döneminde nefes almayan canlıların olduğu henüz canlı olduğu kabul edimiyor muydu yâni? Peki ya Allah'ın nefes aldığı?Körmüsün be adam?Sabahtan beri "can" ile "nefs"in aynı şey olmadığını söylemiyor muyuz?! dinsavar Dec 26 2006, 0703 PM QUOTETrajito Dec 26 2006, 0506 AM Biraz daha açıklayım mâdem. "Can" Farsçadır. Bunu bir kere aklımızdan çıkarmayalım. Neymiş? "Can" Farsçaymış. Peki "Can"ın Arapçası neymiş? "Hayat"mış. Hayatta olan her şey nefes almasa da, "nefs" de "can"ı karşılayabiliyormuş. "Nefs" neymiş? "Can"ın tam olmasa da karşılığıymış. "Nefs" neceymiş? Arapçaymış. "Can" neymiş? Farsçaymış. Demek ki, "can" Farsçayken, "hayat" ve "nefs" Arapçaymış. Yâni, "can" Farsçaymış. "Can" Farsçadır. "Can" bu kelimeyi can kelimesini – unutmayalım ki Farsçadır işin içine katan sizsiniz, ve dolayısı ile karışıklığı yaratan. Âyette "can" geçmez. Âyette "nefs" geçer. "Nefs" Arapçadır. Ama "nefs", Farsça olan "can"ın tüm imgelerini sağlamaz. Çünkü "can", aynı zamanda "nefs" olmayan "hayat"ları da hapsar."Can" kelimesi Farsçadan dilimize geçmiştir, yâni Türkçeye. Türkçeye, Farsçadan kelime geçmiştir. Bu kelime "can"dır. Demek ki neymiş? Farsçadan Türkçeye "can" diye bir kelime geçmiş. Ve aynı zamanda Türkçemizde "hayat" ve "nefs nefis şeklinde" kelimeleri de vardır. O hâlde diyebiliriz ki, Türkçede bu üç kelime de vardır. Yâni, "hayat" kelimesi Türkçeye Arapçadan geçmiştir. "Nefs" Türkçeye Arapçadan geçmiştir. "Can" Türkçeye Farsçadan geçmiştir. Önemsiz bir ayrıntı olarak, "can" Arapçaya da Farsçadan geçmiştir.Bütün bunların Allah'la ilgisi yoktur. Çünkü Allah "hayy"dır. Bu kelimenin kökü, "hayat"ın köküyle aynıdır. Demek ki "hayy" kelimesi de Arapçadır. Anlamı da "can"dır. "Can" Farsçadır. Bu durumda denebilir ki, Allah canlıdır. Peki ya allah "nefs" midir? Bunu gösteren ne vardır?Bir dildeki bir cümleyi diğer bir dile çevirirken muğlaklıkların olmaması gerektiğini düşünmek, "can"ın Farsça olduğunu hâlâ kavrayamamış olmak gibi bir şeydir. Zîrâ "can" Farsçadır ve Arapçada "hayat" kelimesine karşılık gelir. Bunun yanında gene Arapça bir kelime olan "nefs" de "can"a karşılık gelebilmektedir. Türkçe yetersiz bir dil olduğundan dolayı, Kur'ân çevrilirken "hayat" kelimesi "can" Türkçe değil, Farsça bir kelime. Ama Türkçeye geçmiş. Nereden? Farsçadan. kullanılmış. Ve görüldüğü üzere "nefs" kelimesi için de "can" kullanılmış. Neden Türkçe bir kelime kullanılmamış? Çünkü Türkçeye Farsçadan geçmiş olan bir kelime var kadar olan kısmı özetlersek, Farsçadan Türkçeye geçmiş olan "can" kelimesi, Arapçadan Türkçeye geçmiş olan "hayat" ve "nefs" kelimelerinin karşıladıkları anlamlara gelebilmektedir. Ama her zaman, her yerde, bu üç kelime birbiri ile değiştirilebilir "hayy"dır. Yâni "hayat" özelliğine hâizdir. "Hayat" Arapçadır. Ama "can" Arapça değildir. İkisi tamâmen aynı anlamlarda ve birbirlerinin bütün imgelerini sağlayacak kelimeler de değillerdir. Bunu çevirmenlik yapmış herkes bilir! "Can" kelimesi Farsçadır ve Arapçada iki tâne karşılığının olması bir yerde "nefs" kelimesini gördük diyelim ki. Bunun yerine "can" da kullanabiliriz. Peki ya bir yerde "hayat" gördük, bunun yerine de "can" kullanabilir miyiz? Evet. Çünkü "can" kelimesi, bu iki kelimenin yerine de geçebilmektedir. Şimdi soru Peki ya bu iki kelime birbiri yerine kullanılabilir mi? Cevap, elbette, bâzen kullanılabilir ve bâzen kullanılamaz yerde "hayy" olan bir varlıktan bahsediliyor olsun. Ve bir yerde de her nefsin ölümü tadacağı yazılı olsun. Şimdi bunların ikisini de Türkçeye çevirelim. İlki, o varlığın canlı olduğu ve ikincisi, her canlının ölümü tadacağı olmalıdır. Buradan yola çıkıp, o iki "can"ın farklı Arapça kelime karşılıkları olduğunu yoksayarak o canlının da ölümü tadacağını söylemek ne derece doğrudur? Tabî ki yanlıştır. Çünkü, "hayy" ve "nefs" arasında ilişki kurulabilse bile, bu sözlerin geçtiği kitap boyunca, söz konusu varlığın hiçbir zaman "nefs" ile çağrılmamasını göz önünde bulundurarak ki bu kelimelerin "terim" olarak kullanıldığı da açıktır, o varlığı ölümlü addetmekte biraz daha şüpheci olmamız gerekmez mi!Bunlar gerçek olan şeylerdir. İsteyen bir etimoloji sözlüğü alır ve bakar. Peki ya bunların karşısında, "can"ın her iki anlama da gelebileceği gerçeğine müstehzî bir yaklaşımla, "Ben böyle diyeceğini biliyordum zâten." diyene ne demeli!? Önce kullandığın kelimelerin ne anlama geldiklerini öğren, demeli...Farsça olan "can" kelimesini işin içine katarak, bütün karışıklığı siz yaratıyorsunuz, ben yâhut Kur'ân değil. Kur'ân Allah'ın 'hayy' olduğunu ve her 'nefsin' ölümü tadacağını söylüyor. Her iki kelimeyi karşılayan bir başka kelime buldunuz diye, o iki kelime aynı anlama gelecek değil. Kur'ân'da "can" kelimesinin hangi anlamlarda kullanıldığıysa daha farklı bir konu tabî ki. Ve son olarak TDK'deki "nefis"e bir bakalım1. Öz varlık, kişilik2. İnsanın yeme içme vb. gereksinimlerinin açık olmalı. İsterseniz birkaç kez daha tekrar edebilirim. Ya da örneklerle filan kelimelere takla attırarak kimseyi arkadaşlar nasıl olsa arapça bilmiyorlar salla gitsin ayaklarından biraz farsça,biraz arapça biraz türkçe karışımı çorbayı da kusura bakma ama ben varken kimseye daha açıklayım mâdem. "Can" Farsçadır. Bunu bir kere aklımızdan çıkarmayalım. Neymiş? "Can" Farsçaymış. Peki "Can"ın Arapçası neymiş? "Hayat"mış. Hayatta olan her şey nefes almasa da, "nefs" de "can"ı karşılayabiliyormuş. "Nefs" neymiş? "Can"ın tam olmasa da karşılığıymış. "Nefs" neceymiş? Arapçaymış. "Can" neymiş? Farsçaymış. Demek ki, "can" Farsçayken, "hayat" ve "nefs" Arapçaymış. Yâni, "can" Farsçaymış. "Can" Farsçadır. "Can" FarsçadırBu işler öyle mış mış larda olmaz. Ne demiş atalarımız az konuş öz konuş kelimesini, adam karda yüyürken çıkan kart kurt sesine bağlayanlar ne kadar saçmalıyorsa,seninde arapça nefs kelimesi, türkçedeki nefes almaya benzetmen o kadar bir yerde "nefs" kelimesini gördük diyelim ki. Bunun yerine "can" da kullanabiliriz. Peki ya bir yerde "hayat" gördük, bunun yerine de "can" kullanabilir miyiz? Evet. Çünkü "can" kelimesi, bu iki kelimenin yerine de geçebilmektedir. Şimdi soru Peki ya bu iki kelime birbiri yerine kullanılabilir mi? Cevap, elbette, bâzen kullanılabilir ve bâzen kullanılamaz yerde "hayy" olan bir varlıktan bahsediliyor olsun. Ve bir yerde de her nefsin ölümü tadacağı yazılı olsun. Şimdi bunların ikisini de Türkçeye çevirelim. İlki, o varlığın canlı olduğu ve ikincisi, her canlının ölümü tadacağı olmalıdır. Buradan yola çıkıp, o iki "can"ın farklı Arapça kelime karşılıkları olduğunu yoksayarak o canlının da ölümü tadacağını söylemek ne derece doğrudur? Tabî ki yanlıştır. Çünkü, "hayy" ve "nefs" arasında ilişki kurulabilse bile, bu sözlerin geçtiği kitap boyunca, söz konusu varlığın hiçbir zaman "nefs" ile çağrılmamasını göz önünde bulundurarak ki bu kelimelerin "terim" olarak kullanıldığı da açıktır, o varlığı ölümlü addetmekte biraz daha şüpheci olmamız gerekmez miİnsan bir şeyi iddia ederken en az 10 kere düşünür sonra bak bakalım kuranda allah kendi içinde nefs kelimesini kullanıyormu, kullanmıyormu ?Maide 116. Ve iz kalellahü ya iysebne meryeme e ente kulte lin nasittehızunı ve ümmiye ilaheyni min dunillah kale sübhaneke ma yekunü lı en ekıle ma leşse lı bi hakk in küntü kultühu fe kad alimteh ta'lemü ma fı nefsi ve la a'lemü ma fı nefsik inneke ente allamül ğuyub Maide 116- Ve Allah demişti ki "Ey Meryemoğlu İsa, sen mi insanlara 'Beni ve annemi, Allah'tan başka iki tanrı edinin' dedin?". "Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçek olmayan birşeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gaybları bilen yalnız sensin, sen!".Arapça nefs kelimesi1 can2 özvarlık, benlik anlamındadırSenin dediğin gibi nefes almakla hiç bir ilgisi şimdi senim bu anlayışına göre bir ayet verelimTevbe 41. İnfiru hıfafev ve sikalev ve cahidu bi emvaliküm ve enfüsiküm fı sebılillah zaliküm hayrul leküm in küntüm ta'lemun Tevbe 41 Ey müminler! Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır Şimdide senin versiyonuna göre41- Ey müminler! İster hafif techizatla, ister ağırlıklı olarak seferber olun ve mallarınızla, nefeslerinizle Allah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz böylesi sizin için daha nasıl savaş okuyacak, üfleyecekmisin?QUOTEVe son olarak TDK'deki "nefis"e bir bakalım1. Öz varlık, kişilik2. İnsanın yeme içme vb. gereksinimlerinin TDK,nın 2 inci maddesini kabul ediyorsan,ki kabul etmek zorundasın, zaten etmese idin buraya pastelemezdin. allahında yiyip içtiğini kabul edeceksin. Ayeti 116 ya göre kaçma şansın yok. dinsavar Dec 26 2006, 0719 PM QUOTEmamuli Dec 26 2006, 0103 AM İşte allah fikrinin bir saçmalığı "her canlı ölümü tadacaktır" diyor. Allah ölümsüz olduğuna ve ölümü tadamayacak olduğuna göre allah cansız bir varlıktır, taş gibi yani. Ama cansız bir varlık olması mümkün değil. O zaman cana ihtiyaç duymayan canlı bir varlık Bu da olmadı... İnanan arkadaşlar bir yorum getirir ayet doğru kavramı ilkel insanların kafasında yarattığı bir kavram olduğuna göre,her insan öldüğünde beynindeki o kavramda kendisi ile beraber ölecektir. Trajito Dec 26 2006, 0734 PM Bu işler öyle mış mış larda geçmiş zaman, her zaman için bilinmeyen bir olaydan söz etmek için kullanılmaz. Örnek Demek ki neymiş; o öyle kelimesini, adam karda yüyürken çıkan kart kurt sesine bağlayanlar ne kadar saçmalıyorsa,seninde arapça nefs kelimesi, türkçedeki nefes almaya benzetmen o kadar benzemediğini iddia ediyorum zâten "Nefsine hâkim olmanın nefesini ne kadar süre tutabileceğinizle ilgili olduğunu düşünmüyorsanız, Kur'ân'daki kullanımının farklı olduğu âşikâr." cümlesiyle bunu anlatmak istedim ama anlaşılan aramıza gene davul-zurna ve sivrisinek girdi. Ancak, aynı kökten geldikleri doğru Arapça nfs kökü.Nefs Arapça "nefes alan" demektir fakat anlamı sonradan farklılaşarak, sizin dediğiniz anlamda kullanılmaya başlanmıştır. Kur'ân'da da sizin dediğiniz anlamda geçer çoğu yerde. Bense, öyle olmasa bile, Allah'ın nefes almadığından dolayı, topik iddiasının yanlış olacağını 116Nihâyet, aklı başında bir argüman geldi. Mâide 116'ya basitçe "Orada Îsâ Peygamber'in ne diyeceğinden bahsediyor, gerçektır girtlaktan okuyacaksin ki duzgun okuyabilesin cp ile bu isler yurumez,kimseyede arapca dersi verme altimda akirsin Trajito Dec 26 2006, 1103 PM Çelişkinin çıkış noktası, Allah'ın canlı olmamasıydı. "Allah ölümsüz olduğuna ve ölümü tadamayacak olduğuna göre allah cansız bir varlıktır, taş gibi yani." cümlesinden, Allah'ın taşgibiliğinin ön plana çıkartılmış olduğunu ve "taştan, topraktan farksız bir varlık" olarak aksettirilmeye çalışıldığını anlıyorum. Tanrı gibi yüceler yücesi bir varlığın nasıl olup da taş, toprak gibi, cansız, yaşamayan bir varlık olmasıysa çelişki teşkil ediyordu. Problem anladığım kadarıyla iddiamsa, mezkûr âyetin Tanrı'yı kapsamadığı, âyette geçen "nefs" lafzının Tanrı'yla bir ilgisinin olmadığı, Tanrı'nın canlılığı/cansızlığı bahsinin ayrı bir kelimeyle hayy ifâde edildiği ve mezkûr âyetle yargılanamayacağı üzerinde şekillenmişti. Hâl böyle olunca, söz konusu âyetten yola çıkılarak yapılan Tanrı'nın cansız olduğu sonucu geçersiz bundan sonraki kısmı, benim düzelttiğim hatâyla ve problemin ilgilendiğim yeriyle ilgisiz olarak zâten var ya da yok olabilir. Paradoks Tanrı'nın dört köşeli üçgen yaratamaması, bütün bunlardan ayrı olarak, çeşitli şekillerde dillendirilebilir. Tanrı'nın canlılığı/cansızlığı bunlardan sâdece bir tânesidir. Ve benim karşı çıktığım şey, canlılık/cansızlık konusundaki bu bahsin, söz konusu âyetle ilgili olduğuna söylerken, cansızlığın Tanrı'ya "uygun" bir sıfat olmadığını varsaymıştım. Bunun nedeni onun 'hayy' sıfatıydı. Çünkü o yaşamalıydı, cansız olamazdı. Ve çelişkiyi de bu bağlamda ele aldım. Ve çelişki zâten bu bağlamdaydı başından beri. Âyetteki kelimenin her ne anlama gelirse gelsin Tanrı'da olmaması, ve Tanrı'da olmayan bir X özelliğinin de Tanrı'daki bir eksiklik olarak adlandırılması, canlılık/cansızlık bahsinin "nefs" ile alâkasının olmadığını göstermemden hemen sonra ortaya en başından beri, konu bu bağlamda ele alınmışsa, benim îtiraz ettiğim ufak bir nokta dışında, "Bu çelişki hakkında Müslümanlar ne diyecek?" sorusu geçerliliğini korumaktadır. Çünkü konunun "nefs" ya da "canlılık"la alâkası da yoktur aslında. Herhangi bir "noksan" sıfatın Allah'a uygun olmamasından yola çıkıp, bunu Allah'ın acziyetine yormaktır yapılan. Bir örnek "Trajito kalemini yere düşürdü." cümlesinden hareketle, "Allah kalem midir?" sorusuna verilen evet cevâbı Tanrı'nın yere düştüğüne, hayır cevâbıysa Tanrı'nın kalem olamama özelliğine ve acziyetine delâlet bütün bu cevapları verirken, ben 'hayy' sıfatının esas alındığını ve nefissizlik benzeri sıfatların acziyete yorumlanamayacağını varsaydım. Ben îtirâzımı yaptığıma ve göstermeye çalıştığım şeyi gösterdiğime göre, tartışma kaldığı yerden, cevap vermek isteyenlerin desteğiyle devam edebilir. Diyorum ki, ben iddialarımda haklıyım, problemin gerisi, problemin gerisi olarak varlığını sürdürsün.* * *Tanrı'daki eksikliğin bir çelişkiye yol açtığı argümanının ekartesi birçok şekilde yapılabilir. Bu paradoksa bir sürü yaklaşım mevcuttur. İleride, belki, Tanrısal paradokslar üzerine ayrıntılı bir yazı yazarım. Fakat, bu yaklaşımlardan bir tânesini şimdi derlileşmesi açısından, önce problemi îzah edelim "Allah her şeye kâdirdir. O hâlde, kaldıramayacağı bir taş yaratmaya da kâdirdir. Ve o taşı kaldırmaya da kâdir olmalıdır. Kaldırabildiğine göre, demek ki, kaldıramayacağı bir taş yaratma işinde başarısız olmuştur."Cevap olarak, bir mail grubunda Aykut Fırat isimli katılımcının yazdığı bir yazıyı aktarmak ifadenin "gercege" karsilik gelmesine "dogru", tersine de "yanlis" derseniz ayni anda iki celiskili ifadenin dogru olmasi birden fazla gercekligin olmasini gerektirir. Gercegin hic bir celiski icerdigi gorulmedigi icin, birbiriyle celisen dogru iki ifade olamaz. Bazi celisir gibi gozuken ifadeler dikkatli incelendiginde baglamlarinin farkli oldugu anlasilir. orn. su an saat 11, su an saat 6 ifadelerinin baglamlari farkli zaman zonlarina karsilik geldiginde bu iki celiskili gozuken ifade ayni anda dogru olur. Akilda tutulmasi gereken bu ifadelerin aslinda celismedigi ama ilk bakista celiskili gibi gorundugudur. Verdiginiz orneklerde once onermelerin hangi gercekligi ifade ettigi net olarak ortaya konulup sonra bunun gerceklige karsilik gelip gelmedigine bakarak dogru ya da yanlis olduklari anlasilabilir. Onerme ile gerceklik arasinda baglanti kurulamadiginda o onerme icin dogru ya da yanlis ifadelerini kullanmak mumkun olmaz, cunku bu islem anlamsiz olur. Orn. Tanri kaldiramayacagi tasi yaratabilir mi ifadesi icin dogru yanlis tanimsizdir Bu konuda Ifadelerin Gramatik Ayrimi adli kitabi tavsiye edebilirim. Kitaptan bir alinti bir soruya verilen doğrudan cevap, sorunun kendisini kabul etmek soruya verilen doğrudan cevap, sorunun çerçevesini gerekli soruya verilen doğrudan cevap, sorunun cevap alanını gerekli sorunun çerçevesi, kurulduğu cümlelere bağlı olarak yanlış ve/veya hatalı bir sorunun çerçevesi yanlışsa, ona verilebilecek bütün doğrudan cevaplar yanlış bir sorunun çerçevesi hatalı ise, ona verilebilecek bütün doğrudan cevaplar hatalı bir sorunun cevap alanı bir mantıksal yere sahip değilse, o sorunun çerçevesi bir sorunun çerçevesi yoksa yani çerçevesi boş kümeler ise, o bir soru değildir. dinsavar Dec 27 2006, 1222 PM QUOTEemmoglu Dec 26 2006, 1118 PM arapca bilgin olmadigi halde varmis gibi gosteriyorsun ama senden daha iyi bilgini sanalarda var en bassitinden sunu bilmeni isterim arapca dilbilgisi turkcedeki latin harflerinin karsiligini tumaz kormusun be adam diyecegine yorum yapsaydin ya ne anlatiyorsun ki sen, en basitinden arapcada dünya böyle mi okunur dünya diye mi okunur eger oyle dedigini idda ediyorsan zir zir cahilsin sendunya dersen anlamsiz olacak once iki kelimeyi birbirine bitisik okuman lazım bir hayatuddunya diyeikinci olarak hayatud dunya diye zaaten okunmaz yine anlamsiz okursun arapcada H harfi yoktur ha vardır girtlaktan okuyacaksin ki duzgun okuyabilesin cp ile bu isler yurumez,kimseyede arapca dersi verme altimda akirsin Bilmediğin konulara maydanoz olma derim gitte bu mavalları ayatleri latince harfler ile yazan siteye Ben ordan alıntı nasıl okunması gerektiğini çok iyi biliyorum merak öyle bir tecvitli kuran okurum ki zevkten orgazm bile olursun mamuli Dec 27 2006, 1234 PM QUOTETrajito Dec 26 2006, 1103 PM Çelişkinin çıkış noktası, Allah'ın canlı olmamasıydı. "Allah ölümsüz olduğuna ve ölümü tadamayacak olduğuna göre allah cansız bir varlıktır, taş gibi yani." cümlesinden, Allah'ın taşgibiliğinin ön plana çıkartılmış olduğunu ve "taştan, topraktan farksız bir varlık" olarak aksettirilmeye çalışıldığını anlıyorum. Tanrı gibi yüceler yücesi bir varlığın nasıl olup da taş, toprak gibi, cansız, yaşamayan bir varlık olmasıysa çelişki teşkil ediyordu. Problem anladığım kadarıyla iddiamsa, mezkûr âyetin Tanrı'yı kapsamadığı, âyette geçen "nefs" lafzının Tanrı'yla bir ilgisinin olmadığı, Tanrı'nın canlılığı/cansızlığı bahsinin ayrı bir kelimeyle hayy ifâde edildiği ve mezkûr âyetle yargılanamayacağı üzerinde şekillenmişti. Hâl böyle olunca, söz konusu âyetten yola çıkılarak yapılan Tanrı'nın cansız olduğu sonucu geçersiz bundan sonraki kısmı, benim düzelttiğim hatâyla ve problemin ilgilendiğim yeriyle ilgisiz olarak zâten var ya da yok olabilir. Paradoks Tanrı'nın dört köşeli üçgen yaratamaması, bütün bunlardan ayrı olarak, çeşitli şekillerde dillendirilebilir. Tanrı'nın canlılığı/cansızlığı bunlardan sâdece bir tânesidir. Ve benim karşı çıktığım şey, canlılık/cansızlık konusundaki bu bahsin, söz konusu âyetle ilgili olduğuna söylerken, cansızlığın Tanrı'ya "uygun" bir sıfat olmadığını varsaymıştım. Bunun nedeni onun 'hayy' sıfatıydı. Çünkü o yaşamalıydı, cansız olamazdı. Ve çelişkiyi de bu bağlamda ele aldım. Ve çelişki zâten bu bağlamdaydı başından beri. Âyetteki kelimenin her ne anlama gelirse gelsin Tanrı'da olmaması, ve Tanrı'da olmayan bir X özelliğinin de Tanrı'daki bir eksiklik olarak adlandırılması, canlılık/cansızlık bahsinin "nefs" ile alâkasının olmadığını göstermemden hemen sonra ortaya en başından beri, konu bu bağlamda ele alınmışsa, benim îtiraz ettiğim ufak bir nokta dışında, "Bu çelişki hakkında Müslümanlar ne diyecek?" sorusu geçerliliğini korumaktadır. Çünkü konunun "nefs" ya da "canlılık"la alâkası da yoktur aslında. Herhangi bir "noksan" sıfatın Allah'a uygun olmamasından yola çıkıp, bunu Allah'ın acziyetine yormaktır yapılan. Bir örnek "Trajito kalemini yere düşürdü." cümlesinden hareketle, "Allah kalem midir?" sorusuna verilen evet cevâbı Tanrı'nın yere düştüğüne, hayır cevâbıysa Tanrı'nın kalem olamama özelliğine ve acziyetine delâlet bütün bu cevapları verirken, ben 'hayy' sıfatının esas alındığını ve nefissizlik benzeri sıfatların acziyete yorumlanamayacağını varsaydım. Ben îtirâzımı yaptığıma ve göstermeye çalıştığım şeyi gösterdiğime göre, tartışma kaldığı yerden, cevap vermek isteyenlerin desteğiyle devam edebilir. Diyorum ki, ben iddialarımda haklıyım, problemin gerisi, problemin gerisi olarak varlığını sürdürsün.* * *Tanrı'daki eksikliğin bir çelişkiye yol açtığı argümanının ekartesi birçok şekilde yapılabilir. Bu paradoksa bir sürü yaklaşım mevcuttur. İleride, belki, Tanrısal paradokslar üzerine ayrıntılı bir yazı yazarım. Fakat, bu yaklaşımlardan bir tânesini şimdi derlileşmesi açısından, önce problemi îzah edelim "Allah her şeye kâdirdir. O hâlde, kaldıramayacağı bir taş yaratmaya da kâdirdir. Ve o taşı kaldırmaya da kâdir olmalıdır. Kaldırabildiğine göre, demek ki, kaldıramayacağı bir taş yaratma işinde başarısız olmuştur."Cevap olarak, bir mail grubunda Aykut Fırat isimli katılımcının yazdığı bir yazıyı aktarmak ifadenin "gercege" karsilik gelmesine "dogru", tersine de "yanlis" derseniz ayni anda iki celiskili ifadenin dogru olmasi birden fazla gercekligin olmasini gerektirir. Gercegin hic bir celiski icerdigi gorulmedigi icin, birbiriyle celisen dogru iki ifade olamaz. Bazi celisir gibi gozuken ifadeler dikkatli incelendiginde baglamlarinin farkli oldugu anlasilir. orn. su an saat 11, su an saat 6 ifadelerinin baglamlari farkli zaman zonlarina karsilik geldiginde bu iki celiskili gozuken ifade ayni anda dogru olur. Akilda tutulmasi gereken bu ifadelerin aslinda celismedigi ama ilk bakista celiskili gibi gorundugudur. Verdiginiz orneklerde once onermelerin hangi gercekligi ifade ettigi net olarak ortaya konulup sonra bunun gerceklige karsilik gelip gelmedigine bakarak dogru ya da yanlis olduklari anlasilabilir. Onerme ile gerceklik arasinda baglanti kurulamadiginda o onerme icin dogru ya da yanlis ifadelerini kullanmak mumkun olmaz, cunku bu islem anlamsiz olur. Orn. Tanri kaldiramayacagi tasi yaratabilir mi ifadesi icin dogru yanlis tanimsizdir Bu konuda Ifadelerin Gramatik Ayrimi adli kitabi tavsiye edebilirim. Kitaptan bir alinti bir soruya verilen doğrudan cevap, sorunun kendisini kabul etmek soruya verilen doğrudan cevap, sorunun çerçevesini gerekli soruya verilen doğrudan cevap, sorunun cevap alanını gerekli sorunun çerçevesi, kurulduğu cümlelere bağlı olarak yanlış ve/veya hatalı bir sorunun çerçevesi yanlışsa, ona verilebilecek bütün doğrudan cevaplar yanlış bir sorunun çerçevesi hatalı ise, ona verilebilecek bütün doğrudan cevaplar hatalı bir sorunun cevap alanı bir mantıksal yere sahip değilse, o sorunun çerçevesi bir sorunun çerçevesi yoksa yani çerçevesi boş kümeler ise, o bir soru uzun yazmışsın, hangibirine cevap vereyim."Her canlı ölümü tadacaktır". Bunu ayet diye ne söyleyen ne de yazan ben değilim. Eğer hayy, nefs vs gibi bir terim farkı varsa, o yüce allah varsa ve o kadar yüce ise her dilde rahatlıkla anlaşılabilecek şeiklde de konuşurdu diye düşünüyorum."Her canlı ölümü tadacaktır" lafı her cenazede, her yerde kullanılır. Eğer bu kullanımın yanlış olduğunu düşünüyorsan, seni diyanet işleri başkanlığının kapısında elinde dilekçe ile görmek isteriz!Şunu da unutma ki benim kafamdaki tanrı kavramı taş toprak gibi bir kavram değildir. herkes gibi ben de tanrı kavramı üzerinde kendimce uzun uzun düşünüp böyle bir şeyin olamayacağı sonucuna vardım. "Her canlı ölümü tadacaktır" diyen birine elbette "tanrı canlı değil mi? Bu dediğine göre canlı ise ölebilir anlamı çıkıyor oysa tanrı ölümsüz değilmiydi?" gibilerinden soru sordum ve bunun çelişkisini ortaya her demagog gibi, olayı demagojiye sardırıp, beni arapça bilmemekle ve herşeyin üstüne atlamakla suçladın. Bir defa şunu ortaya net olarak koyalım. Eğer, islam alemi, müslümanlar kendini mğslüman sananlar, din bilginiyim diye geçinenler, senin gibi inançlı olduğunu gizleyip bulanık suda balık avlamaya kalkanlarARKASINDA DURAMAYACAĞINIZ LAFI ETMEYİN,"HER CANLI ÖLÜMÜ TADACAKTIR DİYE YAZIYORSANIZ" BEN DE SORARIM "ALLAH CANLI DEĞİL Mİ O DA MI ÖLÜMÜ TADACAK?" sen dedin ki orada geçen kelime canlı anlamında kullanılmayan "nefs" tir. Biz burada müslolara kıvırıyorsunuz diyoruz ya, bak işte kıvırma senin yaptığın gibi birşeydir. "Her canlı ölümü tadacaktır" diye her yere yaz, her yerde söyle, "allah canı değil mi o da mı ölecek?" diye sorunca hayır orada nefs kelimesi geçiyor diye edeceğim! Asıl içeriğin sadece basit bir görünümüdür. Resimlendirilmiş tam halini görüntülemek için lütfen, buraya tıklayınız.

küllü nefsin zaikatül mevt ve innema